Paylaş
İstanbul’u bilmem ama, Dubai’de resmen gözünün değdiği her yerde var bir tane.
Ben kahve içmeyi bırakalı üç yıl oldu ya, nereye gitsem karşımda. Şaka gibi.
Esas konum bu değil; ama markanın yarattığı “ortam” hakkında.
Çeşit çeşit kahve kapsüllerini koymak için kule gibi bir kutusu var, kocama ondan alayım istedim. Aradım sordum, markanın kendine has bir de mağazası varmış meğer, Emirates Mall içinde, gittim.
Aman Allah’ım o ne!
Hayatımda böyle bir mağaza ve mağaza ortamı görmedim. Bakın ortam diyorum, dikkatinizi çekerim.
Şimdi kare şeklinde bir mağaza düşünün. Duvardan duvara, tavandan yere kahve kapsülleriyle kaplı olsun, rengarenk. Çok zevkli. İnsan gözünü alamıyor.
Satış elemanları özenle seçilmiş havalı tipler. Hepsi siyahları çekip Bond gibi giyinmişler.
Manzara şu; bir kasanın önündeki kuyruktaki kadınlar ve erkekler, karşı kasanın önündeki kadın ve erkeklerle çapraz flört halinde.
Kim hangi renk ve lezzette kahve içiyor ve alıyorsa ona göre muhabbet dönüyor. Öyle ilginç ki, ağzım açık izliyorum ben de.
Bu arada mağazaya gelen müşteri tipleri de dergiden fırlamış gibi. Kendimi cüce gibi hissettim, çok komik. O kadınların arasında en topuksuz düzayak kadın bendim. Ben sadece bir kahve kulesi alacaktım ya...
Orası resmen birbirini tavlama ortamı gibi bir yer olmuş.
Bakakaldım ortama, tiplere...
Tanışmak, flört etmek için kahve almak olmuş nefis bir bahane...
Bu da yeni bir trend mi ne?
Mağazadan devşirme çapkın kafe.
Yonca
“Şaşkınella”
TEGV bağışlarınız
Vodafone İstanbul Avrasya Maratonu geçti, hatta Runtalya yaklaşıyor. Şimdiye kadar koşularımda bana destek olmak adına TEGV’e bağış yapanların çoğunun iletişim adreslerine ulaşamadığımız için bağış sertifikalarını gönderemedik.
Lütfen, daha önceden bağış yapmış ve sertifikasını almamış olanlar;
Şu linke tıklayıp http://www.tegv.org/iletisim adınızı, e-mail adresinizi ve mesajınızı da “Yonca” olarak yazarsanız, sertifikalarınız TEGV tarafından e-posta adresinize gönderilecek. Çevreye zararımız da olmayacak böylece.
Kıyamayız değil mi fazla kağıt tüketmeye...
Ağaç yaşken eğilir.
Çocuk gibi işte.
Yonca
“ağaçperver”
Ocak
Ocak ayı gönlümüzü yaktı. Her kayıbı, her gideni “bu son olsun” diyerek, umarak uğurladık derken; Galatasaray Üniversitesi’nin tarihi binasının yanması, beni gerçekten fena yaptı.
İstanbul’u ileriye taşımak için ilk önce geçmişine sahip çıkma projeleri yapsak diyorum. Tarihini gözden çıkaran bir İstanbul, İstanbul olamaz ki!
İstanbul’u İstanbul yapan tarihi.
Haydarpaşa da böyle yandı, diğerleri de...
Galatasaray Üniversitesi’yle birlikte hem tarih, hem de tarihi kitaplar kül oldu gitti.
Acımasızlık, değerbilmezlik... Bunlar tedavisi olan hastalıklar.
Soru şu:
İyileşmeye niyetimiz var mı?
Yonca
“niyetli”
Paylaş