Paylaş
Bu “kilo kafası” nasıl bir şeydir zaten hiç anlamış değilim. Ne zaman canım sıkkınken birisi; “Ay seni çok iyi gördüm!” dese, ben direkt “Al işte kilo aldım demek istiyor!” diye algılıyor ve anında o insanı yemek istiyorum. Neyse. Baktım bu hareketsizlik işi uzuyor, bu sefer de koyverme hali çöktü kafama.
“Aman canııım nooolcak iki kilo alsam ki, koşmaya başlayınca veririm nassı olsa!” demekle başladım çorbaya ekmek banmaya. Hem kilo alacağım diye ödüm patlıyor hem de karnım sürekli acıkıyor. Allah’ım bu nasıl adalet anlamıyorum ki!
İştahımın kaçması için sürekli dualar ediyorum ama evdeki saksıları bile yemeyi istiyorum şu an. Hatta dün balkonda yere düşen ekmeği yemeğime bandırıp afiyetle mideme indirdim. E bunu da yaptım, çünkü “Yenisini getirebilir misiniz?” demeye utandım. Çünkü kendim gidip alamıyorum ve sürekli bir şey istemeye alışmamışım, çok sıkılıyorum.
Saçmalıklara devam...
Fatmagül’ün kına gecesi sahnesinde televizyon karşısında yemekten ölüyordum. Düğün hazırlığı ve kına gecesi boyunca bir kilo can erik-tuz, beş top dondurma yemeye, bol çiğdem çitlemeye ve çay içmeye başlamadan evvel rakı-balık-meze olayım olmuştu, yani bilmem anlatabiliyor muyum midesizliğimi!
Fatmagül’ün düğün hazırlığı benim sonum oldu, sonum. Tam o anda bir de Twitter’da Kenan Doğulu’nun ikinci kez amca olduğu haberi yayılmaz mı, sevinçten bebeğin şerefine üç kitkat yedim!
Diyeceksiniz “Teyzesi de sen misin, sana ne oluyor?” Değilim ama çok seviyorum ben onları, mutlu oldum işte. Doğal olarak tuz/şeker komamdan çıkmak için de acilen 1,5 litre su içtim. Bu sefer de sabaha kadar tuvaletten çıkamadım.
Bir ara tuzdan yanıp şekerden acıyan dilimi fayanslara yapıştıracaktım serinletmek amacıyla. İyi şeyler düşünmeye çalışıp tuttum kendimi. “Her şey çok güzel olacak, geçecek Yoncacım, merak etme” dedim kendime sürekli.
Hadi bunları da geçtim, ben spor yaparken herkes çok iyiydi. Herkesi çok seviyordum. Ama şimdi ben spor yapamadığım için spor yapan herkese gıcığım var. En çok da kocama taktım.
Kocamı bir kıskanıyorum aklınız durur. Şimdi o fit bi adam olmaya devam edecek ve ben artık fit bi kadın olamayacak mıyım diye içimden ona küsmek filan geldi.
İnsan kocasıyla böyle rekabet eder mi? Kendimle yüzleştikçe saçlarımın dipleri yanıyor, yüzüm kızarıyor ve canım hemen çekirdek çitlemek istiyor. Üstüne bi de buz gibi ayran! (Laktoz intoleransım var da.)
Kocam bana hiç böyle yapmadı ama, asla. Her koşumu, her yaptığım sporu köküne kadar destekledi. Bense şimdi -yazıklar olsun bana- o koşmaya gidince çocuklar gibi somurtup oturuyorum. Ve hâlâ büyüklük yapıp şu halimi kafama kakmıyor ya, valla bu da beni iyice ezik yaptı.
Dahası da var, kendimi bi ara “Allah’ım ne olur ben kilo alınca o da alsın” derken bastım. Allah da kocam da beni tez affetsin.
Bunun geçici bir hâl olduğunu ümit ediyor, kendimi bir sonraki yazıda daha aklı başında olmaya davet ediyorum. Hayırlısı.
Yonca “tuzlu erik”
Bilim Kahramanları
PRFit İletişim Danışmanlığı’ndan gelen haberler hep çok güzel ve paylaşmaya değer!
Bu sene nisan ayında 11’incisi düzenlenen “Forum İstanbul - Yarının Kurulması Hedef 2023” konferansları sırasında “Türkiye’de Eğitim ve Gelecek Stratejileri” amacıyla eğitim alanında katkı yapan isimler belirlenmişti.
Bilim Kahramanları Derneği, eğitime katkılarından dolayı bu yılki “Eğitime Hayat Verenler” olarak Forum İstanbul - Eğitim Ödülü’ne layık görülmüş. Çok sevindim, çünkü gerçekten her çocuğun içindeki yaratıcılığı ortaya çıkaracak çalışmalarla eğitime hayat veriyorlar.
Bilim Kahramanları Derneği Başkanı Hakan Habip, ödülünü Forum İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi Gazi Erçel’den alırken “Her çocuk mucit doğar, keşif yapar” demiş. Öyle doğru, öyle inandığım, savunduğum bir söylem ki bu, iliklerimize işlesin istiyorum. Bilim Kahramanları Buluşuyor Turnuvası, tam sekiz yıldır binlerce çocuğun içindeki mucidi uyandırıyor. Yürekten alkışlıyorum.
Yonca “mucitcan”
Prof. Dr. Üstün Dökmen
Lütfen Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Küçük Şeyler” adlı programını hiç kaçırmayın. Hayatımda bu kadar içime işleyen bir yapıcılık görmedim. Her şeyiyle; fikri, misyonu ve de vizyonu ile haaarika bir program yapıyor Üstün Dökmen. Ne kadar çok insan izler, o kadar iyi olur.
Toplumca ruh ve beden sağlığımız adına izlenmeli “Küçük Şeyler”.
Üstün Dökmen’in televizyonda yaptığı terapi, toplu iyileşme eylemine adım atmanın en güzel ve kolay hali. Televizyonu açın ve onu hemen içeri alın. İyi gelecek. Söz.
Yonca “küçücük”
Paylaş