Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Kadınlıktan yoruldum erkek olasım var

Ay gerçekten de bazen iki memeli, sürekli sağılmaya hazır bir makine gibi hissediyorum kendimi.

Haberin Devamı

Ama öyle bir makineyim ki, aynı zamanda milyarlarca şeyi aynı anda yapıp, üzerine her türlü hissiyatını da ennn derininden yaşamak zorundayım sanki.
Amma çok his var kardeşim! Hissede hissede mahvoldum. Hem bedenen, hem ruhen koşturgan bir makine cinsi olunca böyle oluyor belki de.
Bazen “Neden şöööyle köşe yastığı gibi bir kadın olamadım ki?” diye düşünürken buluyorum kendimi. Köşe yastığı gibi kadın var mıdır tabii, o da ayrı bir soru. Ben daha öylesine rastlamadım. En rahatı diye baktığım kadının bile kendine göre işi, derdi çok fazla...
Yooo sakın, bu bir “kadınlar çok hoş, erkekler çok boş” yazısıdır filan sanmayın, asla değil. Olay öyle de değil zaten. Sadece doğuştan gelen yapısal bir farklılığın doğal sonucu bunlar (gibi gibi...). Zaten işte sırf o yüzden erkek olasım var!
Oğlum olunca anladım ki, erkek çocuğunu ancak 5 yaşına kadar olgunlaştırabiliyorsun -ki burada bahsettiğim olgunluk, bir kız çocuğunun 5 yaşına kıyasla gayet “gayriolgun” bir durum- sonrası hikaye.
Erkek çocuk 5 yaşına gelince olgunluk açısından donuyor sanki. Yani 5 yaşına kadar ne verirsen verdin verdin, sonrası “koca bebek” dediğin modda devam ediyor gibi. Buna “bebek koca” da denilebilir aslında (Uyy sözüm meclisten dışarı valla)...
“Koca bebek” iyi bir partner edinip yeniden büyütülmek için sevilme, anlayış gösterilme, alttan alınma, hoşgörüyle idare edilme çatısı altına girene kadar “ana kuzusu” olarak kalıyor. Bazısı hep kuzu kalıyor, bazısı kurda dönüşüyor o ayrı.
Bazı erkeklere bakıyorum, aaa sanki hepsi oğlumun 5 yaş halinde. Üzüntülerini yaşarken bunu saklama çabaları, açık vermeme savaşları, hep güçlü görünme cefaları, canı acısa gözünden yaş getirmeme becerisi, anlamsız bir şeye karşı gereksiz bir hırs edinme hali, olmadık şeye hassasiyet yapıp en beklenen şeyi yapamama basiretsizliği, arabasıyla oynarken kendini kaybetme psikolojisi, beklediğin soruyu asla soramamaya karşılık ne sorarsan sor ilk önce “hayır” deme geleneği, tuvalette bir ömür tüketme zevki, televizyon kumandasının aynı kanalının düğmesine karşı duyulan tutkulu aşk; daha da sayabilirim... Ama kesmeliyim sanki.
Acaba bu yüzden mi “olgunlaşan” erkekler çıtıra kayıyor? Yani aslında kendileri de hâlâ o çıtırın yaşındalar ya, ondan mı bu toplu kayma acaba? Neyse o başka bir konu, ona şimdi hiç dalma Yonca.
Amerikalı bir arkadaşım geçenlerde “Kadınlar sırf erkeklere inat bir gün toptan lezbiyen olacak galiba!” dedi. Yaptığı tespitlere çok güldüm ama, gülünecek gibi değillerdi aslında. Bütün kadınlar aynı anda bin tane şeyi düşünebiliyorlar ya, tüm sorun burada valla. Çünkü biz kadınlar illa erkekler de her şeyi çok önceden öngörerek düşünsün ve içimizden geçirdiğimiz mikrohissi bile anlayıp hemen bize hak versinler istiyoruz.
Ben mesela çok istiyorum bir erkek gibi bir maça ve sadece o maça 90 dakika kitlenebilmeyi. Ama ne zaman çok denesem bir bakıyorum daha 5. dakikada maçla birlikte soyulması gereken elmalar, yazılması gereken yazılar, hazırlanacak eşyalar, alınacak malzemeler, yapılacak izinler vesaire derken, atılan gole mi, yoksa hâlâ alamadığım yeni nevresim takımına mı üzülüyorum, tam emin olamıyorum.
Zaten aynı anda yenen golün takıma etkisine değil, bu golün ilişkimize olan etkisi üzerine makale yazıyorumdur mutlaka!
Erkek olmak istiyorum. Bir işi, tek o işi, yapmak istiyorum ve/veya bazen bu memeli makinenin de görev dağılımlarının çakışmamasını, hepsinin üst üste binmemesini ve hepsinin hep dün bitmiş olması gerekir olmamasını diliyorum.
Her şeye yetişmek zorundayız ya hani, işe, eve, çocuklara, kocaya, arkadaşa, vatana millete... Yok mu bunun sezonluk hali? Veya ne bileyim, neden bir açma/kapama düğmemiz yok mesela; birini kapatalım birini yaparken. Hani beynimin o kısmı gerçekten dinlense ya bir süre bari.
Mesela kocamın canı sıkıldığında, sadece canının sıkkın olmuş olabileceğini düşünüp konuyu orada bırakabilmek istiyorum. Deli deli, sıkkın olan canının nelere sıkılmış olabileceğinin giriş-gelişme-sonuç analizini yapıp, olayın kökenine inip arkeolojik nizam, psikolojisinin en derin yerlerine kazı yapıp, tanı koyup ardından çözüm belirlemelerini ve izlenmesi gereken stratejik planları ve varılması gereken noktaya varış gününü filan hayal ederek zaman geçirmek ve adamı bu halimle boğmak istemiyorum.
Bilmem anlatabildim mi? Of yani!
Yonca “erkek hatçe”

Yazarın Tüm Yazıları