Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Kadınlık dişilik arasındaki o ince çizgi

O çizgi var ya o çizgi... Neyse terbiyemi bozmuyorum cuma cuma.

Haberin Devamı

Ben bir gün müthiş dişi iken, ertesi gün orman insanı gibi takılabiliyorum. Bu iki farklı tipe de gayet şak diye geçiş yapabiliyorum.
Ama anladım ki, dünya medeniyeti bizi Pavlov’un köpeği gibi koşullandırmış. Yani illa kadın dediğin “dişi” ve “seksi” ve hep bakımlı olursa pek bir çekici olur ya da yeterince “dişi” olmazsa eş bulamaz gibi. Hatta erkeksiz kalma, koca bulamama, boşanma, ayrılma, aman işte her türlü ayrılık, yalnızlık nedeni olarak da yeterince dişi olamamak gibi bir “yok artık” neden, kanun gibi yazılmış alnımıza.
Fakat böyle bir gerçek var korkarım; çünkü harbi aşırı dişi kadınlar var! Ben resmen korktum yahu.
Geçen akşam İstanbul’da bir bara gittik kocamla. Hani işte yemek yiyeceğiz ve bir şeyler içip gidip yatacağız. Vallahi billahi boğazıma tıkıldı yediklerim de, içtiklerim de. Zaten yemeğin sonunda kocamın da kendimin de saçını başını yolmak istedim! Sinir geldi üstüme. Uzun zamandır etrafı bu kadar bön bön izlediğim bir gecem olmamıştı.
Hani bakımsız değildim, ama sanırım “seksi dişi” de değildim. Ya da etraftaki kadınların “Vay be!” hali bana kendimi “seksi yerine saksı!” gibi hissettirdi ondan. Hatta itiraf edeyim; kendimi “masum bir ayıcık” filan gibi hissettim etrafımdaki “dişi ve çok seksi ve fıldır fıldır erkek kesen” kadınlar arasında.
O kadar acayip bir histi ki içimdeki; ayol ben baş edemem bu ortamla oldum. Pes yani.
Aynı şeyi daha önceki bir gece Bird’de Eda Taşpınar’ı görünce de hissetmiştim. Kadın çok güzel, acayip hoş, müthiş zevkli ve her şeyden öte başka bir havası var, havası!
Onu hayran hayran izlerken, odun gibi yürüdüğümü anladımdı. Kadın dimdik ve nasıl güzel salınıyor anlatamam. Edalı!
“Vay be!” dedim, “Kimse laf etmesin, Eda harbi “taş ve pınar!”, hayat veriyor bakana, baktıkça bakasın geliyor edasına.
Oysa ben de spor yapan bi kadınım ama dik durmuyorum. Neden?
Topuklu giydiğim zaman da deve gibi yürüyorum. Mini giyince çekiştiriyorum...
Bazı arkadaşlarım memeleri büyük olduğu için memeler fora yürümekten rahatsız olduklarından bilerek dik durmadıklarını söylüyorlar ama benim memem de küçük, kendimi kasacak bir durum yok yani. Eee neden omuzlar kapalı hâlâ? Oysa pilates yapıyorum. Düzgün duruş nedir biliyorum...
Bir de saç olayı var tabii. Ayol bir o yana bir bu yana yok böyle bir havayla sallandırma. Benim de saçlarım var ama hani dipten kazısam daha rahatım. Her ne kadar fön filan çektirsem de -ki föne de sinir oluyorum, ayıp olmasın diye çektiriyorum işte- bu saçlar önüme gelince bende gıcık yapıyor. Duramıyorum açık saçla. Yemek yerken ağzıma giriyor, gözümün önüne geliyor. Ben hep at kuyruklu olmak istiyorum. Şöööyle attıramıyorum yani saçlarımı, komik hissediyorum kendimi öyle.
At kuyruğumla da “Ah canım ne tatlı bir liseli” filan gibi duruyorum ama. Fena yani.
Fena mı yani? Kime göre, neye göre? Ne çok kalıp var her yerde?
Kendime öyle dişi bir hava verince gülme tutuyor beni. Çok saçma değil mi? Ha ama Allah için kırmızı rujum, ojelerim ve simlerim her daim var yani.
İyi de, sen sür ruju, simleri, ojeleri, yürü deve gibi, dur odun gibi, saçın da (adı üstünde) AT kuyruğu... Ne anladım ben bundan şimdi?
Bu kadınlık ve dişilik arasındaki ince çizgi beni çizdi.
Bilmem anlatabildim mi?
Yonca “taşkıran”

Haberin Devamı

Olur!

Haberin Devamı

Ne kadar çok sürekli olumsuz cümle kuran insan var. Of of of! Çok iç karartıcı ve sıkıcı!
“Bana yakışmaz, olmaz, yapamam, edemem, diyemem, giyemem” gibi gibi... Olumsuzluk bir hastalık gibi sarmış herkesi. En basit şey için bile öyle hem de... Bir de herkes “ben çok olumluyum” diyor ama ağzından çıkanı duymuyor.
“Olumlu olarak söylediğini düşündüğün şey bile olumlu değil ki! Uyan dostum” diyesim geldi.
Ağzımızdan çıkan cümlelere dikkat etmek gerek. İnsan kapılarını nasıl kapadığını fark etmiyor.
Şükretmeyi unuttuğunu da fark etmiyor.
Kapılarını kapatan, kendini kısıtlayan cümleler kurmak hayatta insana acayip ket vuruyor. Dikkat dikkat!
Yonca “rahatla”

Yazarın Tüm Yazıları