Kadın-erkek

Cirque du Soleil, benim için, insan bedeninin gelebileceği en uç noktayı temsil ediyor.

Onları izlerken hissettiğim şeyler beni benden alıyor. Çok uzun süreli etkiliyor.

Hem düşünüyorum, hem hayal kuruyorum, hem güçleniyorum, hem küçülüyorum, hem korkuyorum, hem cesaretleniyorum, hem şoka giriyorum.

Daha da önemlisi, insanın bedenini geliştirip kontrol edebilmesinin ne demek olduğunu gözlemliyorum.

Bu beden ve kafa her şeyi yapabilecek güçte çünkü!

Yeter ki istesin.

Yaratıcılığın böylesi beni benden alıyor işte.

Daha önce Quidam ve en favorim Allegria’yı izlemiştim canlı.

Cirque du Soleil’in cinselliği ele aldığı gösterisi Zumanity’nin hazırlanışını anlatan belgesel “Love Sick”’i izlediğimde, aklım başımdan gitmişti de yazmıştım size.
Ama Zumanity’yi hâlâ izleyemedim. İçimde büyük ukde.

Neyse işte, Dralion için aldık biletleri. Çocuklarlayız tabii, onlar da bayılıyor, hep beraber gittik.

Nasıl bir kuyruk vardı Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nin önünde size anlatamam. Kilometrelikti resmen.

Gösteri başladı.

Büyüleyici, yine.

Bir Allegria değil, Quidam değil ama yine de çok iyi.

Sağımda kızım, solumda oğlum oturuyor. Ben ortalarındayım.

Kalın iki ip mi desem, halat mı, kuşak mı bilemedim, neyse işte, bir erkek ve bir kadının aşk dolu lirik gösterisi başladı.

Bir kadın, bir erkek, iki kalın kuşakla inanılmaz bir gösteri yapıyorlar.

Müzik ayrı güzel, yaptıkları ayrı... Tüylerimiz diken diken izliyoruz yüreğimiz ağzımızda. O kadar da tehlikeli...

Aşk gibi işte!

Öyle dalmışım ki onlara, kızım omzuma dokununca sıçradım.

Kızım kısık sesle, gözleri dolu dolu olmuş şekilde izlediğimiz muhteşemliği kastederek:

“Anne, hayatta her şey güven üzerine kurulu değil mi?” dedi.

Duvara çarpmış gibi oldum. Bu kadar mı damardan girilebilirdi!

“Evet güzel kızım, öyle...” dedim. Yutkundum.

Hayatta her şey güven üzerine kurulu, evet. Sarstın mı güveni, her şey yıkılıyor yok oluyor. Eskisi gibi olmuyor.

Her şey birden sanki sürekli sallanan, yıkılacak bir binada yaşamaya benziyor...

Gerçekten öyle.

O kadın ve o erkek de, eğer birbirine güvenmezse, düşebilir, ölebilir, feci sakatlanabilirler.

Ama güvendikleri için birbirlerine devam edebiliyorlar o halatlarla gösterilerine, aşklarına...

Güven duyuyorlar birbirlerine... Güveni sarstıkları anda hayatları paramparça...

Tam kalbimden vurulmuşken kızımın sözlerine, oğlum solumdan çekti beni ve şöyle dedi:

“Anne bu adamlar bu işi bedava yapmıyor değil mi, bu iş bedavaya yapılacak iş değil, çok para almaları lazım kesin!”

Bir kahkaha atmışım ki, sağım solum dönüp bana baktı!

Alın işte...

Hayata kadın-erkek bakış açısı farklılığının löp gerçeği hepimize!

Yonca
“çarpık”

Ayaklandık

Dubai’de dün, zoru, hatta imkansızı başardık. Türk kadınlarından oluşan Sultans of Dubai grubu olarak, kadına karşı şiddete “hayır” demek için “1 Milyar Ayaklanıyor” organizasyonu bağlamında, çeşit çeşit milletten 200 kadın buluştuk ve Rixos The Palm’da dans ettik. Evet bunu Dubai’de yaptık!

DUBAİ TÜRK KADINLARI SAYESİNDE AYAKLANDI / FOTO GALERİ

DUBAİ TÜRK KADINLARI SAYESİNDE AYAKLANDI / WEBTV

Dubai basını peşimize düştü. Şaşkınlık içindeydi hepsi.

Usanmadan tekrar tekrar kadına karşı şiddete dünyanın her yerinde karşı olduğumuzu anlattık.

Rixos The Palm Oteli’ne verdikleri destek için çok teşekkürler.

Hiçbir karşılık beklemeden bize mekân verip ev sahipliği yaparak kadına şiddete karşı olduklarını, kadınların yanında olduklarını gösterdiler.

“1 Milyar Ayaklanıyor” hareketi adına “Break The Chain”, yani Kır Zincirlerini adlı şarkıyı dinlemediyseniz hâlâ, mutlaka dinleyin.

Videosunu da izleyin.

Şarkının sözlerinden size alıntı yaptım, çevirdim.

Dinlerken tüyleriniz diken diken olacak.

Eminim.

Kır Zincirlerini...

Bu beden benim bedenim, benim bedenim kutsal, ben güzelim

Ellerimi gökyüzüne kaldırıyorum

Dizlerimin üzerine çöküp dua ediyorum

Artık korkmuyorum

O kapıdan çıkıp

Yürüyorum, dans ediyorum, ayaklanıyorum

Baskıdan, tecavüzden, ensestten ve tacizden arınmış,

Kadınların artık bir eşya gibi görülmediği bir dünya hayal ediyorum

Ayaklan

Dans et!

Yonca
“Ayakta”