Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Jumeirah sahil yolu üzerinde

Koştuğum güzergâhta bir sürü, ama bir sürü, irili ufaklı cami var.

Haberin Devamı

Dubai’de. Jumeirah sahil yolu üzerinde.
Öyle kocaman, göze batan, bizdeki gibi şaşalı camiler değil bunlar. Sade, minicik camiler. Hatta çoğu turist, cami olduğunu bile ilk başta anlamaz. Ben bu küçük gösterişsiz camilerini severim buranın. Ha ama turistik olmayan camilerin içine giremeyiz bi türlü, o ayrı.
Neyse.
Geçen cuma, öğlene doğru bir boş vakit yakaladım, koşup geleyim dedim. Normalde öğle vakti güneşin altında pek yaptığım bir şey değil, ama hava çok güzeldi, değerlendirmek istedim.
Saatin farkında da değildim o sırada. 4km filan olmuştu ki, hareketlenmelerden anladım, ‘cuma namazı’ saatine denk gelmişim.
Dedim ya, yolun üzerinde bir sürü cami var. Arka arkaya.
Bu arada, ara bilgi size.
Arapça bilmiyorum. Anlamıyorum. Ama 11 yıldır Arapçayı gerek işyerimde, gerek ender de olsa karşılaştığım ortamlarda duya duya, az da olsa tonlamalardan ve seçebildiğim kelimelerden bi şeyleri sezebiliyorum. Aşinalığım var yani dile.
Cuma namazı bitti. Hocalar başladılar ahaliye konuşmaya. Hoparlörlerden her şeyi inanılmaz net duyabiliyorum yani.
Ben hâlâ koşuyorum tabi bu arada yolun karşısında.
Birbiri ardına bir sürü camiden geçiyorum. Tek tek.
Farklı camilerdeki hocaların vaazlarını dinliyorum. Anlamıyorum ama dinliyorum işte.
Bir caminin oradan geçerken, resmen irkildim.
Hoca nasıl kızgın, nasıl öfkeli, nasıl bağırıyor. Her neye, kime, neden bu kadar öfkeliyse artık size anlatamam camiden yükselen öfkeyi.
Ne kadar kızılacak bir şey olmuş olursa olsun, ibadet için gelenleri doldurmak mı, selamete sükûnete davet etmek mi olmalı görev?
Aynı anda, diğer camilerdeki hocalardan böylesi bir öfkeye dair esinti yokken, bu camideki öfke beni inanılmaz gerdi.
Düşündürdü.
Ne dediğini anlamasam da, öfkeyi anladım. Tıpkı insanın anlamadığı dildeki sükûneti, aşkı, sevgiyi, hissettiği gibi. Öfkeyi hissettim havada.
Ürktüm.
Olay neyse ne.
Ben ibadet edilen yerde, inanç olan yerde öfke istemiyorum. İnanç ve ibadete öfkeyi hiç yakıştırmıyorum.
İbadet ve inanç; insanlara korku, dehşet, öfke, kin, nefret duygularını aşılamamalı asla. Asla insanı ürkütmemeli. İnsanın içindeki canavara değil, meleklere hitap etmeli.
İçindeki iyi şeyleri harekete geçirmeli. Seni saatli bomba gibi kurmamalı.
Yumuşacık ve çağırıcı olmalı.
Birleştirici olmalı.
Kin, nefret, öfke ve kırgınlıkları dağıtıcı olmalı. Bunu salık vermeli.
İçindeki tüm güzel duygular tavan yapmalı.
İbadet huzur vermeli inananlara.
Hoşgörüyü vurgulamalı.
Hocanın öfkesi öyle kuvvetliydi ki, onu pür dikkat ve inançla dinleyen onca insana o öfke kim bilir nasıl geçti.
Yoldan geçen bana bile durduk yerde ucundan değdiyse...
İşte bu çok fena. Çok.
Dine, inanca, inanana en büyük kötülüğü yapan kullar.
Bu inançsızlık değil mi?
Yonca
“eleştiri”

Yazarın Tüm Yazıları