Paylaş
Bir derdin...
Bi bi şeyin olduğunda işte…
Bil ki yapabileceğin bir sürü alternatif şey var.
Burada soru şu;
Canın iyi olmak istiyor mu?
İyi olmak için o hareketi yapasın var mı?
Yoksa o derdi kendine bahane edip durasın ve bu durumdan nemalanasın mı var?
O an, derdinden zevk mi alıyorsun kaçış için, yoksa kendine bi süre buna izin veresin mi var?
Bilincin açık mı, kapalı mı?
Ha bak bile isteyeyse o hal, yani bile isteye duruyorsan o halde ve bunun farkındaysan tamam.
Ama yok değilse, yani aslında o durma halinin farkında değilsen, ve kendini kandırıyorsan, ayıl ve ayaklan.
Demek isterim yani şahsen. Bence...
Keza ben farkındayım. Artık yani.
Eskiden kendi bahanelerimin bile farkında olmazdım. Mis gibi uyuturdum kendimi.
Şimdi kendimi uyuttuğumu yüzüme çarpıyorum. Hiç acımıyor.
Kalasım varsa sorun içinde kendime süre veriyorum. Kısıtlı.
Sonu olan bir süre.
Ha o dakika, o an gelince, bahane yok artık işte.
Hemen ayaklanıyorum.
İyi bi şey bu.
Mesela en son 10 gündür sol ayağım bi fenaydı. Saçma sapan yanlış bir babet giyerek zorladım olmadık şekilde.
Ama biliyorum ki deniz iyi gelir. Tuzlu su iyi gelir, sakinlik iyi gelir, azıcık kendimi dinlemek iyi gelir. Ayağıma buz koymak, havaya kaldırmak iyi gelir.
Hemen kafayı, kalbi, bedeni bakıma aldım.
Ayaklanasım var. Durasım yok.
Hatta belki ayağımın ağrısı azıcık heyecandan.
Bu Pazar günü koşacağım Schneider Electric Paris Maratonu’ndaki 42km 195metrenin adrenalini bastı beni. Belki ondan.
Evren de sağ olsun niyetimin samimiyetinden haberdar.
Destek bana.
E çok şükür, ağrı azaldı.
Şiş inmeye yüz tuttu.
Ben de şu an uçaktayım.
Masmavi bir gökyüzündeyim boynumdaki 4 yapraklı yeşil yoncalarımla...
Devam etmeye değer...
E o zaman hadi!
Hep beraber ayaklanıyoruz.
İyiyiz.
Devam.
Yonca
“hep”
Paylaş