Paylaş
Nefes alacak vaktim yoktu. Olağanüstü yoğundum. Deli divane bir halde oradan oraya koşturdum. Çok güzel çalıştım.
Çok güzel yaşadım.
Trafikle arkadaş olmayı denedim.
Oldum da.
Bir saniyem boş geçmedi.
Çok şükür.
Hava bir açtı, bir kapadı, bir yağmur yağdı, bir ısındı, bir soğudu...
Doğanın her rengine büründü kaldığım zaman içinde İstanbul.
Çok uzun zamandır gitmediğim Pierre Loti’ye gittim mesela.
Tereddütsüzce, beklentisizce.
İki-üç çay içtim. Bir sade Türk kahvesi. Bir gözleme yedim, patatesli.
Uzun uzun manzaraya baktım.
Bir fotoğraf çektirdim.
Gülümsedim.
Mor salkımın altında oturdum.
Nefes aldım.
Dondurma yedim. Paketlerini atamadım ama...
“Bana özel” şeyleri koyduğum “anı kutum” için sakladım.
Cem Adrian çalıyordu kafamda.
Hiç kimsenin görmediği, duymadığı, farkında olmadığı güzel insanların bir dolu umut hikayesini dinledim.
Kayda aldım.
Yazmak için hazırlık yaptım.
Kafamı her çevirdiğim anda köprüyle göz göze geldim.
Işıklandırması ya mavi ya da yeşildi.
Bazen de kırmızı...
Rujum gibi.
Her seferinde o fotografik anı unutmamak için, flaşlarla çekip çekip gözümü kapadım.
Dilekler tuttum, olacaklarına inandım.
Kalkan yedim.
Bir kavun yedim ki rakının yanında, kokusu hâlâ burnumda.
Ölsem unutmam.
Asla!
Babamı andım.
Ağladım.
Öylesine baktım pencereden dışarı, içeri.
Rıhtıma yaklaşan tombul, hımbıl, afacan, yaramaz tekneler vardı o sırada. Yani bu adları yakıştırdım onlara...
Yolda bir adam Kızılderili oku ve yayı satıyordu. Yeşilini seçtim, aldım.
El çırptım çocuk ruhumla.
17 dakika geciktim bir randevuma.
Sorun olmadı o kadar da.
17 dakikam güzel geçti, güzel müzik vardı radyoda.
Erik aldım bolca.
Çekirdekleriyle yedim hepsini, kahkahalarla; her bahar yeniden olgunlaşsınlar diye dualarla...
Erguvanlara baktım.
Bakmalara doyamadım hatta.
Tam da şu anda Sezen Aksu çalıyor kafamda.
“İstanbul İstanbul olalı...”
Bu kadar dokunmadı bana.
Yonca
“Galata”
Yüksekten korkma
Bugün
Kanyon
Macera küpü
Yüksek
Tırman
Kendini aş
Eğlen
Dene
Çocukları da götür bence.
Jack Wolfskin outdoor mağazası, Türkiye’de ilk mağazasını Kanyon’da açtı.
Ve Türkiye’de ilk kez Macera Küpü’nü de Kanyon’da kurdular. İçinde 8 metre yükseklikte yürüme parkuru var.
Merak eden, denemek isteyen herkesi de tırmanmaya, tırmananları da izlemeye davet ediyorlar.
Bugün bütün gün gidip görebilir, deneyebilirsiniz.
Hatta tırmanma duvarının dışında çocuklar için labirentler de olacak. Bence zaten kesin çocukları götürün.
Belki içlerinde bir sürü gizli dağcı vardır...
İzlesinler, cesaretlensinler.
Yonca
“denemeye değer”
Müşküle Köyü
Geçtiğimiz cumartesi, ASICS sponsorluğunda yapılan –iyi ki ASICS var!- İznik Ultra Maratonu’nda 80km’lik ultra maraton koşmayı denedim.
Hayatımın en inanılmaz terbiyesi oldu demeliyim. Evet terbiye!
Bu pazar günü yazacağım Hürriyet.com.tr’de tüm detaylarını ve nasıl da 75km’de diskalifiye olduğumu. 75km’lik hayat dersi aldım. Ama ne ders!
Bir de size Müşküle Köyü ve insanlarını anlatacağım.
Zeytinlerin arasına saklanmış o sihirli güzelliği...
Pazar günü Hürriyet.com.tr’ye beklerim.
Yonca
“müşkül”
Paylaş