Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

İstanbul başını eğme!

Sürdürülebilir Markalar Konferansı için İstanbul’a geldim.

Haberin Devamı

Koşa koşa geldim hem de!
İnanılmaz heyecan yaptım konferansı. Ama haklıyım inanın, haklıyım.
Kocaman ve çok önemli bir konferans.
Kimler yok ki konuşmacı olarak... Hayal edip de asla göreceğimi düşünemediğim insanlarla aynı ortamdayım hatta ve hatta moderatörlüğünü yapıyorum çünkü.
İşte bu nedenle geldiğim İstanbul’da geldiğim gibi de kendimi Boğaz’a attım ki içimdeki gereksiz stresten kurtulayım ve ne kadar düşünmem gereken şey varsa düşünüp halledeyim, çözeyim, konferansa bomba gibi hazır olayım.
Otelden çıktım başladım koşmaya.
Dolmabahçe, Beşiktaş, Ortaköy, Boğaz Köprüsü’nün altı, Kuruçeşme, Bebek gülümseyerek koştum. Nasıl güzel bir güzergah anlatamam.
Evet insanlar azıcık uzaylıymışım gibi baktılar bana. Ama ben kocaman gülümsedim onlara.
Aynı yolu hooop geri dönünce ediyor mis gibi bir 15 km.
Neler düşünmedim ki o sürede! Her şeyi hallettim diyebilirim.
Ne dikkatimi çekti ama biliyor musunuz?
Yol boyunca genç, yaşlı demeden dikkat ettim, herkesin başı eğik.
Herkes ya yere bakıyor ya da cep telefonuna.
Ya mesaj yazıyor ya da yerdeki taşlara bakıyor insanlar; ama kimse ileri, sağa sola bakmıyor. Ne yanından geçtiği manzaranın farkında ne de ileride ne var onun.
Oysa benim koşarken kendime şart koştuğum bir kural var; başım hep dik. Her daim ileri bakıyorum, asla yere değil.
İleride görecek şahane şeyler var, oysa yer gri, soğuk ve boş!
Taş işte...
İnsan kafasını kaldırır, hep varacak olduğu en uzak noktaya bakarak ilerlerse, inanın bana hayatında da ileri gidiyor... diye düşünüyorum yani, ben.
Ve gerçekten öyle de oluyor.
İnanırsan olur zaten.
Ama yere bakmak, insanı sadece fiziksel olarak değil, bence ruhsal olarak da boynu bükük, kendini yere gömük kılıyor.
Kaldır başını ey İstanbul!
İleri bak. Sağına soluna bak.
Gör ne var ne yok gitmek istediğin o yolun ta öbür ucunda.
Hayal kur.
Belki başta minik hedefler koyarsın kendine; önce şu ağaca kadar, sonra şu ikinci durağa kadar diyerek yürürken yolda, görmediğin bir sürü güzelliği de görürsün ve için açılır anında.
Belki daha uzağa gidersin hatta.
İnsanın başını dik tutması, ileri bakması... Önemli.
Bilmem anlatabildim mi?
Çok önemli bir duruş.
Her anlamda.
Yonca
“dimdik”

Haberin Devamı

Papaz eriği

Haberin Devamı

Size mutluluk seviyemi anlatabilmem çok zor.
İstanbul’a ayağımı bastığımdan beri yediğim papaz eriğinin haddi hesabı yok. Kilolarca yedim. Kilolarca. Tuza banmaktan dilim yara. Klasik bir Yonca-erik ilişkisi.
Kimseyle de paylaşmam eriğimi.
Asla. Nasıl bir sevgidir bu yeşil eriğe duyulan anlatamam. İnsan hele gurbette olunca, başka türlü hasret kalıyor. Kütür kütür erik yemenin keyfi paha biçilmez!
Yerken gülümsemeyi de unutmuyoruz ki, seneye de olsunlar masamızda.
Yonca “yeşil”

Cemre’yle evlen Kuzey!

Kuzey Güney’de bu hafta nihayet Kuzey, Cemre’ye evlenme teklif etti.
Nasıl sevindim anlatamam.
Ancak ödüm patlıyor bir şey olacak ve yine araya bir “uzatma” girecek diye.
Buradan dizi yapımcılarına yalvarı-yorum, ne olur bize bunu yapmayın daha fazla.
Mutluluk görmek istiyorum ben ekranda!
Yonca “kız tarafı”

Yazarın Tüm Yazıları