Paylaş
Hala eğitimsiziz. Hala siyah ve beyazız.
Yobazlık asla tek tarafla kısıtlı değil.
“En demokratik benim” diyen de bi bakıyosun gayet yobaz.
Şu içinde bulunduğumuz dönemde hele, herkesin kahpesi kendine.
Kahpe ilan edilmek süper kolaylaştı. Herkes kendinden olmayanı taşlamak istiyor.
Öyle delice bir kin, öfke, kızgınlık. Öyle çılgınca bir ayrımcılık.
Öyle bir sen/ben onlar/bunlar söylemi-kavgası.
Sabahtan akşama kadar birileri diğerleri için “bunlar” diyor.
Yazmak istemiyorum aslında bunları.
Millet nasıl bıkmadan usanmadan politika yazabiliyor hayret içindeyim.
Gerçekten yazmak istemediğim, okumaktan bile bıkkın olduğum için yazmak istemiyorum. Dahası bu yazıların da öfkeyi her türlü beslediğini ve azdırdığını gördüğüm ve dahası şuncacık fikrimi söylerken bile bunca taşa maruz kalmaya dayanamadığım için yazasım yok.
Nefreti görmek üzüyor beni. Taşa taş, göze göz iğrenç bir psikoloji.
Kendi yakın çevreme bakıyorum.
Hiç farklı değil.
Kendi yakın çevremi bile eleştirmem zor.
Giderek daha suskun ve kafadan konuşan bi insan olmaya başladım.
Eleştiride bulunsam, hatta bırakın eleştiriyi fikrimi söylesem, neredeyse onlar tarafından da dışlanacağım. Öyle kızgın herkes bir diğerine...
Bakıyosun, Gezi’ye adımını atmamış herkes en Gezici veya antiGezici.
Hayranım buna.
Dahası bundan nemalanmak süper bir trend oldu. Alakalı alakasız her şey Gezi’den mübarek!
Olan Gezi Ruhu’na oldu.
Halk TV/Sözcücüler ile Kanal7/Yeni Şafakçılar arasında ezeli bir düello arasındayız sürekli.
Dün twit attım “en yandaş TV kim?” diye.
Ya Ulusal diyolar, ya Kanal 7. Yani herkesin yandaşı kendine.
Sürekli o kanalı veya öbürünü izleyenlerle, sadece bu gazete ile o gazeteyi okuyanların birbirinden ne farkı kalıyor bu durumda?
O ona yobaz diyor, o ona.
O ona faşist diyor, o buna.
Aynı gazetede her kesim ve düşünceden yazarın olmasına tahammül yok. Sana ters gelen tek satır okuyasın yok.
E demokrasi öyle bi şey ya!
Nasıl istiyosun sen o zaman demokrasiyi?
Demokrasi isteniyor ama kadınlara ucundan acık.
Demokrasi isteniyor ama azınlıklara ucundan acık.
Demokrasi isteniyor ama ya andlı ya andsız...
Demokrasi isteniyor ama LGBT hariç filan.
Her şey öyle siyah-beyaz ayrılmış durumdaki, griler hiç yok sanki!
Gökkuşağı nerdeeee!
Paket açıklanıyor, evet girizgah biraz uzun oldu ama; küçük de olsa çok önemli adımlar da var atılan.
Küçük adım atmak çok mu kolay?
Ama bunu söylemek demek hemen kendi çevrende yandaş ilan edilmek oluyor acilen.
Öyle bir taraf olacaksın ki, gözün kör olacak, herkesin istediği bu.
Benim Türkiye’ye dair en anlamadığım şeylerden biri de şudur;
Kanun vardır uygulanmaz. Kimsenin sesi çıkmaz.
Kanun yoktur; ama isteyen istediğini bi şeyine uydurur yapar. Ona da ses çıkmaz.
Yani “uygulama” her daim duruma göre uydurulabilen kaypak ve meçhul bi şeydir.
Suç yoksa icat edilir suçlu da bulunur elbet gibisinden.
Dolayısıyla benim her paket veya karar sonrası takıldığım yer uygulama kısmı aslında.
Özet:
Hal öyle ki;
Harbi eleştiri yapmak, yüksek sesle düşünmek, düşünceni şöyle ağzın dolu dolu söylemek hiç mümkün değil.
Değil.
Öyle dersen yandaş olursun,
Böyle dersen taraf olduğun tarafa zarar vermiş olursun filan gibi bir hal.
Ağzını açtığın an haydaaa ya ordan ya burdan biri kafana çakmaya hazır.
Ya biri damgalayacak seni ya öteki.
Demokrasi de neymiş?
Vurun Kahpeye.
Yonca
“dilsiz”
Paylaş