Paylaş
Var da yok...
Çok fazla cümle kurmak istemiyorum. Bi yandan da ölümüne yazmak istiyorum, destan gibi, sayfalar dolusu... Haykıra haykıra yazmak istiyorum.
Bütün köşe yazarlarına; “Bi durun ve bir kerecik de bu ülkede kimseden bir teşekkür beklemeden ne çok STK’da gönülden emek veren insan, çocuk, genç var; iğneyle kuyu kazıyorlar bize rağmen, bi onları dile getirin..” demek istiyorum.
Öyle çok duygu var içimden taşan.
Şu ekrana bakan bakmayan herkes, evet keşke herkes, bir gün benim şu yaşadığım güzel, tatmin edici, hayırlı, uğurlu, şanslı, mutlu ve umutlu duyguları tadabilse...
YONCA TOKBAŞ-ADIM ADIM/ FOTOGALERİ
Pazar günü Uluslararası Öger Runtalya Maratonu’nda 10km boyunca küçük bir ekip olarak 14 yaşındaki Deniz’i iterek koşacaktık.
Plan buydu yani. Size Cuma ve Pazar günü yazdım detaylarını.
Deniz, Cuma günü yazdığım o “ünsüz” çocuk hani.
“Ünsüz” annesi Nilay’la beraber Ankara’dan geldiler koşuya katılmak için.
Deniz, serebral palsili ve farkındalığı birçoğumuzdan daha gelişmiş bir birey olarak, ADIM ADIM ile beraber Van’daki deprem sonrası hayatları “kayan” yaşıtlarına destek olmak amacıyla TEGV için bağış toplayarak koşmaya gelmişti.
O kadar fırlama, zeki ve esprili bir çocuk ki Deniz, hepimizi koşu boyunca hayretlere düşürdü sorularıyla, yorumlarıyla.
Hayat her daim sürprizlerle dolu.
Ve keşke hayat her daim bize bu kadar güzel ve anlamlı sürprizler hazırlasa...
Beni facebook ve instagramdan takip edenleriniz koşu boyunca yaşadıklarımızın bir kısmına şahit oldu. Detaylarsa şimdi burada.
Biz küçük ekip olarak Deniz’i 10km iterek koşmak için hazırlık ve başvuru yapmışken, bir başka engelli arkadaşımızı itecek olan grup, o engelli arkadaşımızın son dakika rahatsızlanıp yarıştan çekilmesi üzerine boşta kaldı.
Bakın ADIM ADIM grubundaki iyilik peşinde gönüllerinden geçen STK için bağış toplayarak koşan insanlar çok acayip. Acayip diyorum; çünkü kafaları sürekli farkındalığa ve bir şeyleri iyi yönde etkilemeye ve değiştirmeye bağımlı olduğundan; dahası acayip yüksek oranda paylaşabilme kapasiteleriyle, zorluklara değil de, çözümlere yönelik yaşadıklarından, birden o ekibin ruh halini anlayıp “birleştik” dediler.
Bu durumda hayli büyük bir ekip olduk Deniz’i itmek için ve, Deniz’e “21km, yani yarı maraton koşmak ister misin?” deyiverdik.
Deniz “çok isterim” dedi. O da 14 yaşında ergen bir çılgın çıktı yani.
Annesi Nilay’a Deniz’in sağlığı açısından bir sorun olup olmayacağını sorduk, Nilay: “Deniz yaparım diyorsa, hiçbir sorun olmaz...” deyince...
“Tamam” dedik, “10km değil, 21km koşuyoruz!”.
Bakın şimdi, aramızda hayatında sadece 5-6 haftadır 10km koşabilmek için antrenman yapmış arkadaşımız var. Onların halini bir düşünün... Ama aramızda koşamayan olursa kucaklar taşıyarak koşarım diyen ve gerçekten bunu yapacak güçte ultra maraton koşanlar da var.
Ekibe bakıyorum herkes: “Yaparız” diyor. Biri: “Gerekirse tempo düşürür, yürürüz önemli olan Deniz’in ilk yarı maratonunu yaşaması değil mi?” diyor.
Herkes “tabi ya... bir şekilde gideriz...” diyor.
Ve kararı veriyoruz.
Çok doluyorum, yazarken zırıl zırıl olmak istemiyorum; ama elimde değil...
10km’den 21km’ye geçip start alıyoruz.
Nilay Ersen (Anne), Hülya Altan Balabaner, Emin Bayraktar, Beril Başlıgil, Celal Sümer, ben, Itır Erhart, Gözde Uysal, Zeynep Savcı, Servet Kurtuluş, Katife Keskin, Nurşen Kılıçaslan, Ahmet Yılmaz, Mustafa Aygün hep beraber başlıyoruz.
Hülya hayatının ilk 10km’sini koşacakken, kendini hayatının ilk 10, ilk 15, ilk 21km’sini yaparken buluyor yani...
Son 4 km’ye geldiğimizde yanımıza 42km maratonunu süper bitirip geri gelen Yüksel Kaşitoğlu katılıp destek veriyor. Son 1 km’de Kazım Kaya, Salim Keleş ve Semra Hergülman katılıyor bize. Hatta Deniz’in kardeşi Ayşe de geliyor abisinin elinden tutarak koşmaya.
Bir de 8km civarı yolda tesadüfen karşılaştığımız ressam bir “Hanım” bizimle. Hanım diyorum çünkü inanır mısınız, adını sormamışım, Dünya meleği bir insandı adına ne hacet...
İşte bu ekip hep beraber Deniz’i iterken sohbet ederek koştuk 21km boyunca.
Ekipte herkes bir başka STK için koşuyordu; TOG, TOFD, Koruncuk, AÇEV, TEMA, TEGV, Buğday...
Serebral palsili bir çocuğu tekerlekli sandalyesinde iterek koşarken yolda neler yaşanıyor bilir misiniz?
Neler yaşanmıyor ki!
Bir ara yağmur çiseledi mesela, ekip durdu. Deniz’e yağmurluk giydirip devam edildi. Bir ara frenler tekerleri kesiyordu, onları bağlamak için resmen sıfırdan çözüm yaratıldı, bi ip bulundu frenler bağlandı ve öyle devam edildi.
Deniz yorulunca soluklanıldı. Ekipten birisi kesilince yavaşlayıp beklenildi.
Hiç kimseden vazgeçilmedi...
Bir ara yolun kenarı yeni açmış bembeyaz lalelerle doluydu. Deniz nasıl heyecanlandı o laleleri görünce, hemen arabasını mümkün olduğunca yanaştırdık lalelere.
Deniz laleleri kokladı gülücükler atarak neşe içinde.
Sağda bir yerde bir mandalina ağacı vardı, dalından kopardım bir tane, bir süre onu koklayarak koştuk.
Bazı yerler Arnavut kaldırımı yol boyunca. Deniz’in arabası koşuya uygun araba değil, inanılmaz sarsıyor o yolda iterek giderken... Her Arnavut kaldırımına geldiğimizde ekipteki erkekler tekerlekli sandalyesindeki Deniz’i kaldırıp uçurdular o alanların üzerinden sarsılmasın diye. Deniz bir ara havada yolculuk yaptı, eller üzerinde.
Yolda 5-10-15-18. km’lerde bekleyen gençler su, elma ve portakal dilimlerini gülen yüzleriyle destek veren sözleriyle dağıttılar bize; “Az kaldı harikasınız ha gayret” diye diye...
Finişe 1km kaldığında Nilay ve Hülya beraber itmeye başladılar.
Bizler sağlı sollu elele tutuştuk.
Caddeyi boylu boyunca elele koşan bir ekip olarak kaplayıp finişe gelirken, insanların tezahüratları, alkışları inanılmazdı...
Yolda karşılaştığımız o kadın hüngür hüngür ağlıyor: “Hayatımda hiç bu kadar büyük bir onur ve mutluluk yaşamadım, bu yolda sizlerle beraber Deniz’le beraber giderken bütün acılarım, dertlerim bitti sanki..” diyordu.
2 Mart 2014, Runtalya’da Deniz’le 21km videosu:
http://webtv.hurriyet.com.tr/2/61494/0/1/adim-adim-umut-ve-mutluluk.aspx
Sevgili Okurum,
İyilik peşinde koşmak müthiş bir duygu.
Adım Adım, söylemekten asla bıkmayacağım, başımıza gelen en güzel şey.
İyi iyiyi çekiyor çünkü... iyilikle çoğalıyorsun çünkü.
İyilik yaptıkça iyileşiyorsun çünkü...
Biliyor musunuz, bu ekipteki herkes daha 10km’den 21km’ye geçme kararı verdiğinde diskalifiye de olmuştu! Evet. Biz diskalifiye olduk daha yarışın en başından.
Yani hani soruyorsunuz ya bazen “kaç dakkada koştun? Kaçıncı oldun?” filan diye...
Allah biliyor, zerre umrum değil ne zaman, ne hız, ne kaçıncıymışım filan!
Ekipteki hiç kimsenin de değildi.
Bizden mutlu sonuncu mu var sizce?
Veya birinci?
Öger organizasyonundaki arkadaşlar, sağ olsunlar, finişte her birimize yine de madalya taktılar. Baştan diskalifiye olduğumuzu kabul ederek çıktığımız yolda yine de madalyalarımız olmuştu işte...
Deniz’i TEGV’li çocuklar onunla tanışmak, ona teşekkür etmek için bekliyorlardı. Ben de onların yanındaydım. TEGV’li çocuklarımdan biri madalyama gözünü alamadan bakıyordu, ben de çıkardım boynumdan ona verdim. İnanamadı... Nasıl boynuma atladı... pahabiçilmez!
Eskiden yapamazdım ben bunu biliyor musunuz? YA-PA-MAZ-DIM.
İlk defa bir baktım vermişim madalyayı gitmiş.
O çocuk, benden daha çok değer bilecek hiç şüphem yok. Belki hatta bir gün koşar Olimpiyatlarda madalyalar getirir ülkemize. İçimden öyle geçirdim.
Madalyamı verince, nasıl hafifledim ve havalandım biliyor musunuz?
Hala içimde terbiye edilmesi gereken bir kısım ego, nefs ve saçma sapan kalıplar var yani... o an gıcık birkaç kısım daha gitti bitti belki.
Umarım yani.
Ben ilk defa bu Pazar, Runtalya’da Deniz’le beraber o ekiple 21km koşarken;
Şımarıklıklarımdan, değer bilmezliklerimden, anlamsız yüklerimden, saçma sapan değer verdiğim şeylerden çatır çutur kurtulmayı öğrendim...
Koşulsuz sevgiyi, zamanının sonsuzluğunu,
Takım ruhunun en anlamlısını yaşadım.
Kısacık bir zaman diliminin en uzun halini,
Upuzun bir yolun su gibi akıp gittiği en kısa halini tattım.
Dahası koşullar ne olursa olsun, elleri bırakmamayı, gidemeyenle durmayı, nefeslenip hep beraber hareket etmeyi, olmayan bacaklara kanat olmayı, acılara gülmeyi, kramplara şarkı söylemeyi öğrendim.
Hüznü mutluluğa,
Umutsuzluğu umuda çevirmenin mümkün olduğunu gördüm.
Bir kere daha...
Videoyu izleyin.
Görün, gülümseyin.
Yonca
“umut dolu”
TOG Bağış bilgileri
Garanti Bankası
Bağlarbaşı Şubesi (422)
Hesap: 6295999
IBAN: TR78 0006 2000 4220 0006295999
Alıcı: Toplum Gönüllüleri Vakfı
Web üzerinden bağış: http://tog.org.tr/bagis_206
PAYPAL: http://tog.org.tr/paypal_207
Açıklama: YTOKBAS AA ADINIZ SOYADINIZ
Paylaş