Paylaş
Çok ama çok düşündükten sonra, gözümü karartıp tatilimi uzattım. Garip bir şekilde, sağdan soldan sanki bir sürü mesaj geldi tatilimi uzatmam gerektiğine dair. İçimdeki ses de öyle dedi, ben de yaptım.
Patronumu aradım: “Ben ücretsiz iznimi Bayram sonuna kadar uzatmak istiyorum; çünkü çocuklarımdan ve Yalıkavak’dan ayrılamıyorum. Yine de evden deli gibi çalışacağım. Hiçbir şey aksamayacak, sözüm söz.” dedim. O da, ben izin alsam da mutlaka çalışacağımdan emin olduğu için, kabul etti.
Şu anda önümdeki 2 dizüstü bilgisayar (biri şirket, biri yazılarım için), bir blackberry (şirket), bir normal cep telefonuyla (kişisel ve yerel) çok şükür her yere yetişir haldeyim.
En doğru kararı vermişim. Hiç pişman değilim.
Bu arada ne ara oldumsa, yaz nezlesi oldum. Ama çok mutluyum. Mutluyum çünkü; mevsimlerden yaz ve ben yaza yaraşan her şeyi yaşıyorum. Bu kalitesiz nezleye dair tek sevmediğim şey, ona eklenen konjonktivit oldu. Şu anda gözüm kıpkırmızı (“Kan çanağı gibi” dediğimiz tam da budur). Bahçede duran tırmıkla dökülen yaprakları toplamak yerine, gözümü kaşımak istiyorum. Dahası o tırmıkla gözümü oymak istiyorum. Bir kaşıntı bu kadar mı tatlı olur!
Bu konjonktivit öyle gıcık bir şey ki; güneş, rüzgar, hava aklınıza ne gelirse gözü feci acıtıyor, yakıyor, sulandırıyor. Gözüm şelale gibi oldu. Akıyor da akıyor. Amma su varmış içinde.
Ne yapacağımı şaşırdım.
Çünkü her yer deli gibi güneşli ve sıcak ve esinti var. İçeride dursam pişiyorum, dışarı çıksam yanıyorum, acı çekiyorum. Ama çalışmam da lazım, yazı yazmam lazım. Lazım oğlu lazım.
Tüm göz damlalarına, merhemlere, güneş gözlüğüme ve gölgesinde çalışmakta olduğum ulu çam ağacına rağmen; gözüme değen her minik esinti canımı çok acıtıp ben kıvranırken, tatlı kızım harika bir “rüzgarkeser” çözümle yanıma geldi veee....
Beni bir güzel bu hale getirdi...
Bu yazıyı size bu sayede ve şekilde yazdım.
Gözüme de pek iyi geldi...
Herkesi sevgiyle öperim.
Yonca
“tekgözlücanavar”
Paylaş