Güvenmekten korkmak…

Başım inanılmaz ağrıyor.

Haberin Devamı

Midemin nasıl bulandığını, nasıl kusmak istediğimi, ne kadar iğrenç hissettiğimi anlatabilmem imkansız.
Bayılacak gibi de oluyorum. Başım öyle bir dönüyor ki, yere uzanasım var.
Hayır, dahası kendimi bir kutuya koyup kapağını kapatmak filan istiyorum.
Küçücük olayım.
Kimse görmesin beni.
***
“Beyaz Yalan” nedir Allah aşkına?
Her kim ki bu kelimeyi -ya da her ne haltsa onu- uydurduysa, kafasına tüküresim var.
Biri bana “beyaz” ve “yalan” kelimelerinin nasıl bir araya geldiğini açıklamasını istiyorum.
Eğer yalansa beyaz değildir di mi?
Yalanı hafifletmek, aklamak ne demektir yahu? Beyaz olunca masum mu oluyor artık?
Yuh!
Kandırmacaya gel...
Peki eğer bu o masum şey değilse, bildiğin siyah değil mi?
Olması gerekmez mi?
Yalan yalandır.
Beyazı yoktur.
Güven sarsıcıdır!
Yıkıcıdır.
Yok efendim onu korumak, bunu incitmemek vesaire diye kendini kandırdığın şeyse düpedüz korku değil mi?
Senin beni yanlış anlamandan, yargılamandan, kızmandan, toplumun bana zorla yüklediği tanımlamalardan dolayı “asılmaktan” korktuğum ve endişe ettiğim için en güzeli sana “beyaz yalan” söyleyip rahat etmeye mahkumum yani öyle mi?
İyi de kandırdım işte kendimi ve seni.
Huzur mu bu yani?
Belki kızmayacaktın.
Ben öyle sandığım, ya da eski tecrübelerime dayanarak bunu böyle kabul ettiğim için sana gerçeği söyleyemedim...
Ben beyaz veya siyah, rengi her neyse zıkkımın, başkasını kandırmak veya kandırılmak istemiyorum ki!
Midem acayip bulanıyor şimdi.
Daha da çok.
Çünkü ne çok “beyaz yalan” var etrafımda ve içimde, bu çok acayip bir huzursuzluk ve esaret hissi…
Ben özgürlüğümü seviyorum, ve istiyorum.
Şimdi!
***
Tanımadığım insanlara, tanıdığım insanlara açılamadığım kadar rahat kalbimi açmam kaç puan peki?
Kime güvenmiyorum ben şimdi?
Her zaman tanıdığım ve güvendiğimi söylediğim kişilere mi, kendime mi?
***
Bana bakan herkes beni acayip cesur buluyor. Beni, kendine güvenen bir insan olarak tanımlıyor. Atıyorum, karşımdaki insan bana özgüvenim konusunda 10 üzerinden 9 veriyorsa, ben kendime 3 filan anca veriyorum.
Ben kendime karşımdaki insanın bana güvendiği kadar güvenirsem, karşımdaki insana haksızlık, kendime karşı da arsızlık yaptığımı düşünüyorum.
Bu ne şimdi?
***
Bazen, kendimi o kadar iyi hissediyorum ki anlatamam. Acayip iyiyim. Özgüvenim de tam. Hiçbir derdim de yok.
Ama gel gör ki, “çok iyiyim” diyemiyorum; çünkü o sırada bi sevdiğim pek de iyi durumda değil. Ben iyi olduğumu söylersem ona haksızlık olacak, dahası onu iyice beter hissettirmiş olacağım gibi geliyor.
E en güzeli ben de iyi değilim diyim olsun bitsin. Sen sağ ben selamet!
Aman tanrım, bunu yapınca da günün sonunda karşımdaki iyi hissetsin diye söylediğim “beyaz yalan” ayağıma dolanıyor ve kendimi iyi hissetmez oluyorum!
Kendimi iyi hissettiğimi söylediğim zaman da “nasıl kendini iyi hissedersin” yargılamasından bıktığım için, ve herkesin kendini bombok hissettiği bu ortamda iyi hissettiğim için de suçlu hissediyorum.
İyi de bu bana haksızlık değil mi?
Suçum ne şimdi?
İyi, mutlu, özgüvenli, eğlenceli, umutlu filan olmak kötü bi şey de, beni yalana iten bu ortam mı dürüst ve iyi?
***
Güvensizlik içinde kendimi ne kadar rezil, güçsüz, yıkık, kırık, narin, kırılgan, paramparça, kayıp hissediyorsam anladım ki, bütün bu korkunç duygulardan da bir o kadar besleniyorum. Bazen ben o iğrenç duygular içinde mutluyum.
Allah’ım öğürerek kusmak istiyorum!
***
Ben her sabah herkese, Dünya’ya, kendime güvenerek uyanan bir çocuktum.
Sorgusuz sualsiz güvenirdim her şeye. En başta kendime.
Bırakırdım kendimi hiç düşünmeden.
Peki ne oldu da bu çocuk ben, o güvenerek uyandığı dünyasında güvenini kaybetti de güvenmeye korkarak uyanır oldu şimdi?
Ya da güvendiğini söylememeyi öğrendi?
Ben, işte o çocuk Yonca’nın, o safça her şeye güvenip inandığı dünyasına geri dönmek istiyorum şimdi.
Kim ne derse desin!
O arsızca güven duygusu bana neşe veriyor, umut veriyor, cesaret veriyor.
Pardon, düzeltiyorum..
Ben o çocuk Yonca’yım hala. Ama bunu kimseyi ve hiçbir şeyi umursamadan, değişmek zorunda olmadan yaşamak, söylemek istiyorum.
Bu benim şu hayatta en sevdiğim, en güvendiğim yönüm.
Saklamak, saklanmak istemiyorum.
***
Peki güven sizin için ne demek?
Nasıl tanımlarsınız güveni?
***
Benim için güven; (bugünlük...)
İnanmak
Özgürlük
Nefes almak
Umut
Saflık
Mutluluk
demek.
***
Aslında size ne demek istiyorum biliyor musunuz şu anda...
Kendime güvendiğimi bilerek, hangi konularda hangi yönlerimden dolayı kendime güvendiğimi tek tek saymak, ve bunu utanmadan, gocunmadan, sesim titremeden, ağlamaklı ve acıklı hissetmeden, veya birileri ben kendim hakkında bunları yüksek sesle söyledim diye kırılmayacak, ezilmeyecek, beni burnu havada bir şımarık olarak görüp yargılamayacak diye düşünmeden, yüksek sesle söyleyebilmek istiyorum.
***
Dün,
Bir koca gün boyunca “Güven” konulu bir çalışmada bunlarla boğuştum.
Önümde 2 gün daha var bu çalışmayla başbaşa.
16 kişi bi odada, amma döküldük saçıldık toparlandık...
Kim bilir başıma neler gelecek yine, ve daha daha!?
***
Bunları; hiç görmediğim, tanımadığım sizlere yazarken hissettiğim kadar rahat şekilde, hep gördüğüm, tanıdığım bildiğim en yakınlarımla da konuşup paylaşabileyim isterim.
Ama mesafeler var kimisiyle aramızda.
Bazılarıyla harbi mesafe, bazılarıylaysa mecazi mesafe.
Ne acayip değil mi?
Çocuklarımla konuştum yine de.
Gözlerim yuvarlarından fırladı.
Onlar için güven ne kadar net. Ne kadar yalın. Ne kadar kolay bir tanım.
Biz nasıl bu kadar karmaşıklaştırabiliyoruz büyürken?
Eğitim mi? Aile mi? Kültür mü?
***
Sanki hayatımın en güzel yemeğini yemiş gibi hissediyorum şu anda...
Tokum.
Keyfim tavan.
Belki bu hafta içi veya daha sonra uzağımdakilerle karşılaştıkça onlarla da paylaşırım...
Bunu deneyecek kadar güveniyorum hem onlara,
Hem kendime.
Derin bir nefes aldım şimdi.
Sesim de titremiyor.
Yonca
“Yolcu Gemisi”

Yazarın Tüm Yazıları