Gördüğüm en güzel manzara

Sabahtan akşama kadar nasıl bir koşturmaca içerisinde olduğumu anlatmam çok saçma olur değil mi?

Haberin Devamı

Ne de olsa, şu anda bu satırları okuyan herkes, hepimiz aynı koşturmacadan bitabız.

 

Birşeyleri yavaşlatalım dedikçe hızlanan bir tempoda yaşıyoruz.

 

Mesela ben ne ara Kasım ayına geldik, hiç anlamadım.

 

Işık hızı ile geçer oldu zaman.

 

Sözde teknoloji ilerledi; her şey kolaylaştı, zaman kazandık diyorlar...

 

Safi yalan!

 

Sırf teknoloji yüzünden çantam gülle gibi!

 

Haberin Devamı

İş bilgisayarım, kendi bilgisayarım, ipodum, cep telefonum, bir külçe anahtar derken, hem kambur oldum hem de bel ağrım artık benden ayrılmayan sabit bir parçam haline geldi.

 

Evde iş kolay olsun diye alınan saçma sapan aletler yüzünden de neredeyse evde bize yer kalmadı!

 

Yok el blendırı, yok pilav pişiricisi, mutfak robotu, su kaynatıcısı, tost makinesi, ekmek kızartma makinesi, ekmek yapma makinesi... yok o yok bu!

 

Makineleri yıka-çıkar-kullan-yıka-yerleştir yapmaktan anamız ağlar oldu.

 

Trafik inanılmaz berbat.

 

Tıkandı mı otur ağla!

 

Çabucak eve yetişmek için at bakalım kırk takla.

 

Sözde hızlanmışız... peh!

 

Neyse...

 

***

 

Yine saatlerden akşam oldu.

 

İşten çıktım.

 

Haberin Devamı

Koşa koşa eve gittim.

 

Çocuklarımın yatmadan önce kalan o kıymetli tek 1 saatlerine çok şükür yetiştim.

 

Beraber yemek yedik.

 

Sofrada, oğlum hiç susmadan ve nefes almadan konuştuğu için, çok güldük.

 

Kızımın insanlar üzerine yaptığı ilginç tespitleri dinledik.

 

Sonra banyolarını yaptılar.

 

Dişlerini fırçaladılar ve yattılar.

 

Kızım büyük olduğu için çoğu zaman kitabını kendi okuyor.

 

Oğluma ise biz okuyoruz.

 

O fasıl da bitti.

 

Uyudular.

 

Eve birden inanılmaz bir sessizlik çöktü.

 

İşte o anda sanki herşey ağır çekime uğradı.

 

Mutfağa gittim, kendime bir çay aldım. Dışarıya baktım bir süre.

 

Hiçbir şey düşünmedim o süre içinde.

 

Sonra içimden tekrar çocuklarımın yanına gitmek geldi, ağır adımlarla oğlumun odasına yaklaştım.

Haberin Devamı

 

Kapıdan kafamı uzattım...

 

O da ne?

 

Yatak bomboş.

 

Hızlı hızlı kızımın odasına gittim, onun da yatağı boş!

 

Birden bocaladım, saate baktım.

 

Kaç saattir ben mutfaktaydım da hangi arada bu çocuklar ortadan kayboldu ve bu ne biçim bir sessizliktir anlayamadım.

 

Heyecanla bizim odamıza daldım ve kalakaldım.

 

Oğlum ve kızım...

 

Bizim yatağımızda,

 

Açmışlar bir güzel yorganı, uzanmışlar yanyana.

 

İki kardeş koyun koyuna...

 

Ablasının kolu kardeşinin karnında,

 

Kardeşinin başı ablasının omzunda.

 

Birbirlerine sarılarak dalmışlardı uykuya...

 

Hayatımda bundan daha güzel bir manzara görmedim.

 

Doyamadım bakmaya!

 

Yonca

“ressam”

Yazarın Tüm Yazıları