Paylaş
Kimisi sarımsı.
Durup durup bazen çıkarıp bakıyorum.
Öylesine.
Efkarlanmayı sever misiniz siz de durduk yerde, nedensizce?
Ben severim.
Su gibi, yemek gibi, gülmek gibi, efkarlanmak da bir ihtiyaç gibi.
Benim için öyle en azından.
Maziye bakıp kah dertleşiyorum, kah gülüyorum.
Kimi zaman inanılmaz sinirleniyorum.
Neye mi?
Fotoğrafın anısında yatan bir hatıraya.
O fotoğraf çekildiğinde ben aslında bilmem kime kırılmışım mesela, ve hop aklıma geliyor bakınca. Haydaaa açıyorum eski defterleri verip veriştiriyorum.
Öyle inanılmaz ki, hem o anı hatırlayıp sinirleniyorum; hem de gülüyorum.
Gülüyorum; çünkü artık o kişiyle aramda hiçbir sinir malzemesi yok. Zaman yıkamış o kavgayı, tertemiz bir sayfa sermiş önüme.
Kalmamış aradan geçen zaman sayesinde bugüne tek bir sinirli hücre.
Umutlanıyorum.
Demek yeni kırgınlıkları da yıkayacak zaman, önüme tertemiz sayfalar serecek.
Yaralarım kabuk bağlamış olacak.
İzleri belki görünmeyecek.
Zaman... zaman... zaman...
Sanırım şu insan bedeni ve ruhu ne kadar duygu barındırıyorsa içinde, ben hepsine ayrı ayrı tutkun olduğumdan böyle.
Yoksa insan durduk yerde neden efkar aşerer ki!
O siyah-beyaz fotoğraflarda inanılmaz bir mazi var. Ona aşeriyorum bazen.
İliklerime kadar üzülmek, iliklerime kadar gülmek istediğimde bakıyorum hepsine.
Neydim ne oldum, ona bakıyorum.
O fotoğrafın çekildiği andaki kafamla, şimdime bakıyorum.
Ne kalmış, ne gitmiş?
Kıyaslıyorum.
Bilanço çıkarıyorum.
Bazen kendimi kasmaktan, çoğu zaman kendime haksızlık yapmaktan, kimi zaman da kendimden kaçmaktan kaskatı kesilmiş duygularımı sakladığım o zırhı yumuşatmam gerektiğini ARTIK bildiğimden yapıyorum bunu.
Eskiden katı olmak güçlü olmaktı.
Amma sıkı palavraymış be!
Hisleri koyverebilmek dibine kadar, cesurca, en büyük güçmüş...
Çok şükür anladım.
Da uygulamakta hala zorlanıyorum...
Allah’tan insan büyüdükçe çocuklaşıyor ya, oradan kurtarıyorum.
Çocuk kalbime dönmek için bakıyorum o fotoğraflara belki de.
Sil Yonca o “belki de”yi bir önceki satırdan. Al baştan cümleni!
Çocuk kalbime dönmek için bakıyorum o fotoğraflara.
Evet. Öyle.
Masumiyete
Masumiyete özlem duyuyorum!
Fotoğraflara bu ara bu kadar dalmamın iki nedeni var;
Birincisi İlkokul 1. Sınıf arkadaşım, 1. Sınıfa başladığım günün fotoğrafını paylaşmış facebook’da. Sanırım hayatımın en uzun fotoğraf karşısında kalış anıydı.
Günlerdir bakıyorum o kareye. Fotoğrafı hiç görmemiştim ama, öyle iyi hatırlıyorum ki o günü!
Sanki dündü.
O karenin içindeki bana, benim içimdeki çocuğa bakıyorum kaç gündür.
Baktıkça gördüklerimin kimine hüzünleniyorum, kimine alkış tutuyorum sessizce.
Kendi içimde.
Bu ara bir ara... Zırhım düştü.
Paramparça oldu. İyi oldu.
Özlemişim çocukluğumu.
Kim özlemez ki!
İkinci nedense; özel.
Sakladım kendime.
Yonca
“efkarname”
Paylaş