Emek Sineması DA yerle bir!

13 yıldır Dubai’de yaşıyoruz.

Haberin Devamı

Biz Dubai’ye ilk geldiğimizde Çeşme veya Kuşadası’nın kışlık hali gibiydi Dubai.
Sahil kasabası gibi.
Şimdi oldu bi çeşit kocaman şehir.

Pek bi tarih yoktur buralarda.
Olan tarih de yenidir hani.
Hele bizimkisi gibi binlerce yıllık tarihi olan bir yerden geliyorsanız, inanın dün gibidir tarih diye anlattıkları size.
Kesmez insanı...
Müze mesela, beni sinir etmiştir oldum olası Dubai’de. Yahu derim Topkapı nereee, bura nere!
Kıskanırım içten içe.
Biz olan tarihimizi gösteremeyiz, bu adamlar olmayanı pazarlar.
Biz olan tarihi yerle bir ederiz, bu adamlar yoktan tarih yazarlar.

Hatta sloganların en uygunuydu “Tarih yükseliyor!” demişlerdi Dünya’nın en yüksek binası Burj Khalifa’yı yapmaya başladıklarında.
Yepyeni bir şehir düşünün.
Her şey yeni Dubai’de.
En eski binası 30-40 yıllık olsun.
Çölün ortasında bir şehir yaratmaya başladılar, yarattılar da 10 yılda.
Ada yaptılar denizin ortasına.
Başta güler heyecanlanırdık.
Biliyor musunuz sürekli vinçlerle dolu inşaat halinde bir şantiyede yaşamak acayip sinir bozucu.
Ya da sürekli “MALL MALL” yani “AVM AVM” gezmek insanı sinir hastası falan ediyor yıllar geçtikçe.

Haberin Devamı

Olan binalar ya size New York’u hatırlatır, ya Mısır’ı, ya İran’ı, ya da sahil boyu Miami’yi filan.
Dubai’ye ait olan “kültürel-tarihi” dediğiniz yer bile yenidir.
Gıcır gıcır.
Hani bu da çeşni olarak turistler görsün diye yapılmış gibi durur. Pardon durmaz öyledir.
“Eski Şehir” diye proje yapıldı örneğin.
Tabelası da turistik tarihi gibi hani kahverengi.
Gülmeler tutuyor beni her gördüğümde.
Efes Antik Tiyatro tabelamla eşdeğer yani öyle mi!
Ay ağlamak istiyorum Sayın Okurlar!
Nasıl güzel yaptılar ama “Eski Şehir”i aklınız durur.
2 senelik mis gibi “Eski Şehir” var artık dibimizde.

Kızımız İzmir’de doğdu, Dubai’ye geldiğimizde 50 günlük filandı.
Oğlumuz ise Dubai’de doğdu.
İki çocuğumuz da Dubai’de büyüdü.
Büyüyorlar.

Çocuklara sorarım arada “Dubai deyince aklınıza ne gelir?” diye, cevapları şunlar:
Emirates Kuleleri – Otel
Burj al Arab – Otel
Burj Khalifa – Otel ve AVM olan Dünya’nın en yüksek kulesi
Atlantis – Otel
MOE – AVM
Dubai Mall –AVM
....

Haberin Devamı

Yazlarımız Yalıkavak’da geçiyor.
İki elimiz kanda olsa, mutlaka memleketin bi yerlerini göstermeye çabalıyoruz imkan yaratıp.
Gökova ve Hisarönü Körfezi’ni gezdirdik.
Knidos’u tanıdılar geçen sene.
Efes ve Meryem Ana’ya çok eskiden gittik hatırlamıyorlardı, 2 sene önce yeniden götürdüm.
Artık unutmuyorlar.
Anıtkabir’e özellikle 10 Kasım günü gittik. Yaşayarak görsünler istedik çünkü.
Büyülendiler.
Ankara Kalesi içinde Rahmi Koç Müzesi var, gezdirdik.
Geçen sene yaz dönüşü, rehber ayarladı Arda; Topkapı Sarayı, Dolmabahçe, Yerebatan, Aya Sofya gezdirdik.
Ne sorarlarsa doğru cevap alabilsinler istedik. Rehbere ne isterlerse sordular, öğrendiler.
Ağızları 5 karış açık gezdiler.
Simit aldık sonra sokaktan.
O bile, yani sokaktan simit almak bile kocaman bir anı onlar için.
Çünkü Dubai’de bakkala bile gitmediler bunca sene.
Acıklı yahu halleri.
Kavanozda büyüyen iki çocuğum var benim aslında.
Ha ama Allah için görüntü gıcır yani.

Haberin Devamı

Bizans, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin eserlerini gezerek görerek soru sorarak öğrendiler.
Duvarlarına dokundular.
Aya Sofya’da sıraya girip dilek tuttular.
Dolmabahçe’de, 9:05’de duran saate uzun uzun baktılar.

Geceleri uyurken Yeni Türkü dinletirim bazen.
Kerem Görsev dinletirim.
Bulutsuzluk Özlemi bilirler.
Can Bonomo, Gripin bayılıyorlar.
Siz dizilere laf ederken, ben özellikle izletirim.
Muhteşem Yüzyıl sayesinde ne çok şey anlattım onlara.
İstanbul’u, Mardin’i, Kapadokya’yı filan görüyorlar diziler sayesinde bi de.

Bi gece uyumadan önce yine bu müzikler çalarken; “Anne bizim ülkemizin müziği, tarihi var ne güzel değil mi?” demişlerdi.
İçim katılmıştı.
Her türlü katılmıştı.

Haberin Devamı

Geçen gün Cem Adrian’ın “Tanrının elleri” adlı şarkısını dinlettim ikisine de arabada.
Kalakaldılar.
Tüyler diken diken oldu tabi.
“Anne bu seste sanki bir sürü farklı ruh var gibi. Dünya’da çok az kişinin sesi böyledir değil mi, hem de Türk. Çok güzel!” dedi Destina gözleri dolu dolu.
Bayıldım bunu hissetmesine.
Dünya’da çok az olan, özel şeylerimiz var çünkü bizim.
Bizim DE var.
DI.

Yerle bir etmek için uğraşıyoruz.
Kardeşim ne cahil, ne katil, ne alçak, ne kötü kalpli bir zihniyete sahibiz biz yahu!
Yazıklar olsun.
Ne yazarına sahip çıkar bu ülke, ne tarihine, ne kültürüne, ne ürününe, ne markasına!
Neyi severiz biz ha?
Bi söylesenize, neye değer verir, neyin değerini biliriz?
Değerini bilmezsen değerini bilirler mi yahu!

Haberin Devamı

Soruyorum çocuklarıma: “Türkiye deyince aklınıza ne geliyor?” diye.
Atatürk
Yalıkavak, Güzelçamlı,
Ankara, İstanbul, İzmir
Vapur
Martılar
Anıtkabir
Topkapı Sarayı
Dolmabahçe
Simit
Midye Dolma

Bakın hala AVM demediler mesela!
AVM’ne ya?
NE?

Hey Türkiye, Dünya’da senin kadar özel çok az diyar var.
Ve senin kadar kendi kendini imha etmeye meraklı aptal da az var!

Öyle sinirliyim ki bakmayın böyle sakin yazdığıma.
Küfürler uçuyor dilimde.
Yazsam içimden geçenleri “Yonca’nın ağzı da bayağı bozukmuş yahu!” dersiniz.
Dozum kaçtı nitekim sinirden.

Haydarpaşa Garı cayır cayır yandı gitti kül oldu.

Galatasaray Üniversitesi’nin önünden koşarak geçerken geçen gün, hüngür hüngür ağladım. Demir parmaklıklara tutundum. Kendimi kafesteki maymun gibi hissettim.
Yandığı gece ekran karşısındaki halim gözümün önüne geldi.
İçim yandı yanan kitaplar, o tarihi bina...

Emek Sineması’nı DA yerle bir ettiniz.

Alçaksınız!

Karşı çıkanlar, protesto edenler... nafile.

Haberlerde bakamadım ekrana o dozeri görünce.
Sanki çocuğumun kafasına vuruyor gibi geldi. Öyle fena oldum.

Rezil ettiniz bütün değerlerimizi!
Her şeyi yıktınız!

Truman Şov’da yaşamak nedir bilir misiniz?
Bilmezsiniz.

Yeni yapılmış “Eski Şehir”ler, gökdelenler,  AVM’ler bi yere kadar sizi tatmin eder, ben size diyim.
Sonra enayi gibi “Abi bi Emek Sineması varmış zamanında, onun benzerini yapalım...” dersiniz.
Ama çok geç.
Yenisi inanın sahisi gibi olmuyor.
Tarih kokusu olmuyor.
O tarihin içindeki ruhlar yaşamıyor artık çünkü orada.

Hepiniz uyuşmuşsunuz, AVM’leri, yüksek binaları matah filan sanıyorsunuz.
Sonra hepiniz kaçıp göçüp bunalıma girip bir sahil kasabasında yaşamak istiyorsunuz.
Ha kaçın bakalım yüzleşemediğiniz sahteliğinizden!
Sayenizde...
Her şey...
Kaput!

Yonca
“kahır mektubu”

Yazarın Tüm Yazıları