Paylaş
Gurbetime dönerken her sene daha da fena oluyorum. Kendimi ne ruhen ne de bedenen ait hissetmediğim bu şehre dönerken kalpten gidecekmiş gibi daralıyorum.
Sevdiklerimden ayrılmak çok koyuyor bana.
Herkesin terketmek için, bizimse geri dönmek için çalıştığımız ülkemize bayılıyorum!
Gurbete sinir oluyorum.
“İnsan ekmek parasını kazandığı yere laf etmemeli” der Annem.
Çok haklı.
Ama insan duygusal olduğu zaman mantığı yok. Mantıklı olduğu zamanlarda duyguları yok. Mantık ve duygu aynı anda barınamıyor bedende. En azından benim için böyle.
Öyle çok yazı biriktiki içimde nereden başlasam hangi birini yazsam bilmiyorum.
Kapkarışık duygular içindeyim.
Çok üzüldüklerimle çok sevindiklerim birarada.
Keşke iş güç olmasa, geri dönüşte biriken şeyler olmasa da habire yazsam.
Keşke tek işim bu olsa...
Aralıksız anlatsam. Aklımdakileri unutmaktan korkmasam.
En en en önce gördüğüm ve bana: “Kendimize gelmemiz şart!” dedirten şeyleri yazmam şart!
“Ay hiç olacak şey mi?” dedirten şeyler gördüm Türkiye’ ye bu gelişimde.
Hiç bize benzer gelmeyen bir dolu şey... Beni çok üzen hem de.
Çok hoşuma giden şeyler de var gözlemlediğim; bize dair.
Kimsenin nedense yazıp çizmediği güzelliklerimiz...
Hayatımza ve yaşayış şeklimize dair... Harikalıklarımıza dair...
Nedense kendimizi aşağılamaktan kendimizi sevecek halimiz kalmamış... Uzuuuuuunca yazmaya karar verdim iyi şeylerimizi.
Ama önce sevmediklerim dedim... Buyrun ben anlatayım bakalım size nasıl etki yapacak gördüklerim...
Sahildeyim...
1 kız çocuğu. Yaşı 8, bilemedim 9; ama daha büyük değil.
Annesi kızın fotoğrafını çekecek.
Kız “Banu Alkan” pozu veriyor! Yaş 8 dedim, hadi bilemedim 9 dedimmmm! Daha büyük değil dedim!
Annesi hiç tepki vermiyor. Şaşırmıyor kızının verdiği bu KADINCIK pozuna.
Sanki herkes böyle pozları kanıksamış hiç kimse umursamıyor.
BU bana garip geliyor haberiniz ola!
İnsan nasıl küçücük bir bedenin üzerine “KOCAkarı” pozu yapıştırmasına normal bakar anlamıyorum.
Genç kız olmak bir süreçti (benim bildiğim)...
Kuaföre gitmek için büyümek gerekirdi...
Doğal saçları olan, kaşları kalın olan kızlar vardı...
Şimdi bütün kızlar koyu kahveden bozma yanık sarışın ve YAY kaşlı.
Saç kesim şekilleri hep aynı. Kafalar sola eyik ve duruş hep “kocakarı” edalı.
Kızların duruşu, oturuşu ve kalkışı çok yaşlı!
Asıl yaşı 15; ama kız sanki 35...
Seks yaşanması gereken bir tecrübe biliyoruz; AMA YAŞI gelince.
Gereken önlemler ve aşk ile. Bilinçle. Bİİİİ LİİİİNÇ LE!
Oysa benim anladığım ve gördüğüm neredeyse herkes herkesle. Korkuyorum bu çocuklar için elimde değil işte!
Korkuyorum erken gebe kalıp, annelik ve babalıktan nefret edecekler diye. Hatta malesef olamayacaklar diye.
Aklımı kızlarla filan bozmadım. Ben bir erkek annesiyim aynı zamanda, endişeleniyorum erkek çocuklar için de, aynı şekilde.
Ne kadar zordur kim bilir bu kadar zor olanı başarmak...
Hem doğası, hem de fiziği ile kendinden daha olgun olan “küçük kadınlarla” aşık atmaya çalışmak. Çocukken koca bir erkek adam gibi davranmak.
Ya işte ilk gözlemlerim böyle...
Dahası var...
Devam edecek bekleyin, nefesleneyim hele.
Yonca
“Devrede”
Paylaş