Çöldeki deli

Sabahın körü. Hava daha karanlık. Bayağı karanlık hem de.

Haberin Devamı

Millet evde mışıl mışıl uyurken ben kalkıyorum.

Deli miyim neyim?

Evet.

Çöldeki deli benim.

Millet uyurken uyanıp çıkıp gidip ne yapacaksam yapıp geliyorum ya, benden mutlusu yok. Hem kimseye zararım olmuyor, hem kimseden -özellikle de çocuklarımdan- vakit çalmamış oluyorum.

Kimse karışamıyor bana, ya da benim adıma bahane üretemiyor.

Benim saatim o saat.

Ben saatim... 
Bencilim.

Benleyim.

Vicdanımın en rahat olduğu saatteyim.

Ha uykusuz kalmıyor muyum, azcık kalıyorum.

Bazen çok zor gelmiyor mu, geliyor.

Yatakta bin kere “kalk-kalkma” kavgası yapmıyor muyum kendimle, yapıyorum.

Ama şunu çok iyi biliyorum; o yataktan kalkıp bir kere yola çıktım mı, kendimi bomba gibi hissedip eve bambaşka bir insan olarak dönüyorum.

Eve iyi döneceğimi biliyorum. İş o yataktan kalkana kadar.

Haberin Devamı

Her yola çıktığım gün bu böyle.

Kaçta yatarsak yatalım, ne olmuş olursa olsun, bi şekilde gidiyorum koşmaya.

Güneş, çölden doğup Burj Khalifa’nın arkasından yükselmeye başladığında, bana yakalanıyor.

Birbirimizi karşılıyoruz sanki.

Öyle güzel ki!

Işık, hava, sessizlik... her şey mis!

Tertemiz ve masum...

Çöl ve kuş sesi var bi tek o saatte.

Yoksa hep kalabalık bina sesi, inşaat sesi, araba sesi...

Hatta sabahın köründe kalkıp koşma işinden kaytarma şansım olmasın diye de bizim kadınlar grubu var Sultans of Dubai diye, oradan bazı kadın arkadaşlara da koşmayı öğreteceğim diye her Cumartesi sabahı saat 7:00’da buluşmak için sözleştim.

Böylece ben herkesten önce, yani saat 6:00’da başlıyorum koşmaya. Önce kendi antrenmanım için. Onlar gelince, bi de onlarla hem onlar hem kendim için koşuyorum. Allaaaah! Cumartesim bomba oluyor.

Güne 2 saatten fazla sporla başlıyorum...

Sabahın köründe kalkıp yollara düştüğüm için, gün bitmek bilmiyor. Bir de akşama nasıl güzel uyuyorum anlatamam size. Hatta bazen çaktırmadan bi boşluk olursa gün içinde koltukta iki dakika sızıyorum, ay nasıl hoşuma gidiyor o his anlatamam. Ruhuma huzur çöküyor.

Hayatımda hiçbir zaman şöyle bir sızamadımdı. Spor yaptığımdan beri sızabilen bir insan oldum. Nasıl da harika bir hismiş o öyle.

Haberin Devamı

2 dakika olsa bile, bana 22 saat gibi geliyor işte, pek tatlı.

Ah esas bir de menemen olayım var, onu da anlatmalıyım.

Koşudan gelip menemenlerin en bolunu ben yiyorum; 4 yumurtalı ve abartı içerikli. Yağsız.

Evet bi başıma koca tavayı bitiriyorum. Hakediyorum işte bana ne!

Protein lazım diyorlar hem kaslara bunca spordan sonra, hiç itiraz etmiyorum.

“Koşuyorum yiyorum!” sloganım da bu.

Koştuğumdan beri yemek yemeyi daha çok seviyorum.

Özgürce.

* * *

Bu yukarıda okuduğunuz satırları ve yazıyı Ocak ayı için Elele’ ye yazmıştım.

Şu an koşamıyorum.

Sinirle bisiklete binip kendimi paraladım menisküsü yırttım. Kek gibi duruyorum. Çatlıyorum durduğum yerde.

Haberin Devamı

Neyse sürekli tekrarlıyorsun kendini demeyin ne olur, şu an elimde olmadan sürekli bunu düşünüyorum. Salaklığıma kızıyorum ve özlüyorum.

Bir yandan da, benim bu kadarcık şeyi bu kadar sorun etmeme bakıp hayatını engeller içinde yaşayanları düşünüyorum.

Duyarsızlıklarımızı düşünüp acayip sinirleniyorum.

Sadece bunun altını çizmek için bugün bir kere daha yazıyorum.

Sağlık, ah sağlık!

Ayrıca yarın, yani 29 Şubat 2012, işteki son günüm.

Hayallerimin çok ötesinde gerginim.

Çok kalın bir defteri kapatıyorum.

O defteri kapatıp acilen Runtalya’da soluğu alıp kendimi, ilk defa o yolda koşamasam da, her adımda tüm tüm tüm ağırlıklarımdan kurtarma hissiyle yürüdüğümü hayal ediyorum.

Haberin Devamı

Gelen her bağışta azıcık daha minnettar, azıcık daha huzurlu, azıcık daha özgür ve ne istediğini bilen bir insan olmaya başlıyorum. Sancılarımı unutuyorum...

Beni bu zor günlerimde hala idare eden ve çeken tüm herkese,

Can-ı gönülden teşekkür ediyorum.

Dilim de kalemim de tutuk inanın.

Yonca
“hunilik”

Pes etmek yok

Sevgili harekete geçmeyi tercih eden güzel insanlar,

Öger’in bu sene 7.sini düzenlediği Uluslararası Antalya Maratonu “Runtalya” için geri sayım başladı.

4 Mart 2012’de 3. kez Antalya’dayım.

Adım Adım Oluşumu ile Runtalya’da TEGV’in Ateşböceği projesine bağış toplamak için 10km boyunca dizimdeki sakatlık izin verdiği sürece koşacağım olmadı yürüyeceğim.

Haberin Devamı

Durmaktan ve hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyidir!

Beni ve amacımı desteklemek isterseniz, TEGV’in banka hesap detayları aşağıda.

Van’a sizlerin daha önceki bağışlarıyla gönderdiğimiz ADIM ADIM Ateşböceği’nin orada daha uzun süre kalabilmesi için bağış topluyorum bu defa.

Van’daki Adım Adım Ateşböceği Gezici Eğitim Birimi için lütfen tıklayın.

Bağışlarınızın o çocukların hayatındaki etkisini size rakamlarla anlatamam. Bunun parayla ölçülebilmesi de imkansız.

Resmen hayatlarında dönüm noktasısınız. Lütfen bundan emin olun.

1 çocuğun 1 yıllık eğitimi için TEGV’e 60TL bağışlamanız yeterli.

Önemli olan bağışınızın miktarı da değil. Hem de hiç.

Bağışladığınız miktar ne olursa olsun, HİÇden çoktur. Bir harekettir. Memnun olmadığınız şeylerden şikayet etmek yerine, bir ADIM atmaktır, harekete geçmektir.

Ben nasıl olsa bu yola çıkacağım.

Sizlerin de elinizden gelebildiğince bağış yapabilmeniz ve bireysel farkındalığınızla 1 çocuğun hayatına dokunmanız önemli.

Dizim iyileşir iyileşmez koşmaya devam edeceğim.

Pes etmek yok kardeşim.

Sadece bu seferlik sloganım Koş Yonca Koş yerine,

‘Yürü be Yonca, durmaktan iyidir!’

1 çocuk değişir Türkiye değişir!

Yonca
“fahri  ateşböceği”

Nasıl bağış yapaksınız?

Hesap Sahibi: TEGV(Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı)

Banka: Yapı ve Kredi Bankası A.Ş.

Hesap IBAN: TR 740006701000000001000000

Açıklama kısmına: YTokbas/AAO/Kendi Adınız ve Soyadınızı da kesin yazın!

Yazarın Tüm Yazıları