Çay ve tavuk suyuna çorba; küçük detay büyük hatıra

Bilmeyenler olduğu için arada bir tekrarlamam gerekiyor.

Haberin Devamı

 

Biz yurtdışında yaşıyoruz.

 

Feci özlem ve hasret çekiyoruz.

 

Memlekette tüp gaz patlasa mesela, biz herkesten önce öğreniyoruz.

 

Çünkü elimizde olmadan deli gibi; haber, havadis, ne var ne yok takip ediyoruz. Bedenimiz gurbette, aklımız memlekette iki arada kalmış insanlar halinde dolaşıyoruz.

 

Kardeşim de burada.

 

Dizinden ameliyat olması gerekti.

 

İnsan böyle zamanlarda şaşkına dönüyor. Dilinin anadili olmadığı bir ülkede, doktoruna, sistemine tanıdık olmadığı yerde, evinde olmadığından, eli ayağı dolanıyor. Kimseye güvenemiyor.

Haberin Devamı

 

Şapşallaşıyor.

 

Abartılacak bir şey değil çok şükür; ama anlayın işte. E ne doktor tanıyoruz, ne de hakkında fikir alabiliyoruz.

 

Allah’ a emanet takılıyoruz.

 

Doktor ayrı, hemşire ayrı, hastane ayrı bir telden çalıyor. Sanırsınız Birleşmiş Milletler Heyeti ameliyata giriyor.

 

Kimse kimsenin İngilizcesini tam anlamıyor.

 

Doktor “Neşter!” dese, diğer hekim anlar mı... İnsan şüpheye düşüyor. Trajikomik bir durum ve kardeşimin dizi onların eline bakıyor.

 

“Hayırlısıyla şuradan sağ salim çıkalım!” deyip durduk annemle.

 

Elden ne gelir.

 

Bu arada inanılmaz bir şeyi, yeni baştan yaşayarak hatırladık.

 

Hatırlatmam gerek size de!

Haberin Devamı

 

İncelik... ve Dostluk... ve İnsanlık

 

Elin gurbetinde, kurbanlık koyun gibi beklerken hastane köşesinde annemle, evden de çıkmış mıyız aç bilaç alelacele...

 

Nasıl içimiz kıyılıyor, tansiyonlar hop hop bir iniyor bir çıkıyor ikimizde de...

 

Çaktırmadan dimdik duruyoruz ama ikimiz de!

 

Birden kapı çalındı...

 

Işık geldi.

 

Arkadaşım.

 

Elinde bir çanta.

 

İçinde bizim usul demlenmiş tavşan kanı çay, termos içinde. Yanında taze yaptığı sıcacık peynirli poğaça...

 

Ve inanmayacaksınız ama, ben başka bardaktan içmem diye, ince belli çay bardakları ve en sevdiğim yeşil tabağım da yanında!

 

Boğazımıza duygular yumruk gibi saplandı.

 

“Teşekkür ederim” demek, inanın, yavan kalırdı.

Haberin Devamı

 

Susup bakıştık sadece.

 

Anlaştık.

 

Kardeşim ameliyattan 4 saat sonra çıktı. Çok şükür gözünü sağlıkla açtı.

 

Biz daha “Ne pişirip getirsek” derken telefon çaldı.

 

Ayşen.

 

Arkadaşım.

 

Tavuk suyuna bir çorba yapmış... İnsanı yataktan kaldırıp maratonda birinci yapacak cinsten. Termoslara doldurmuş, çorba tabağı, kaşık ve peçetelerine kadar hazırlamış.

 

Yine sustum.

 

“Teşekkür ederim” demek yerine bakışlarımız yetti.

 

Dostların kıymetini bilmek lazım.

 

1 telefona bakar hal hatır sormak, gönül almak.

 

Küçücük bir incelik inanılmaz şeyler ifade ediyor insana.

 

Görevimdir hatırlatmak,

 

Ben hatırlattım.

 

Sıra sizde şimdi.

 

Haberiniz olsun,

 

İnsanlık ölmedi.

 

Yaşatmayı bilin yeter ki!

Haberin Devamı

 

Yonca

“Dostane”

Yazarın Tüm Yazıları