Paylaş
Ve daha kimler kimler. Evet hepsi var. Hepsi 12 Aralık Pazartesi saat 21.00’de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde olacaklar. Biletler Biletix’de. Bütün bu yıldızlar, 20 bin çocuğa eğitim imkanı sağlamak için, TEGV için bir araya geliyor.
Hem eğlenin, hem de bir çocuğun eğitimine katkıda bulunun.
Yeni yıla girmeden eğlenmek için bundan daha güzel bir amaç olabilir mi?
Olmaz bence.
Yonca
“TEGVci”
17 sene evvel bu gece
Çok garipti her şey.
O zaman da garip gelmişti, daha sonra düşününce de bir fena olmuştum...
17 sene evvel bu geceden 2 gece önce, yani çarşamba gecesi, telefonda babamla atışmıştım.
Saçma sapan bir konu yüzünden yine laf sokmuştuk birbirimize. Oflaya poflaya bu adamla benim ilişkim iflah olmaz naraları ile telefonu kapamıştım. Ne o ağzıyla kuş tutsa oluyordu, ne de ben.
İlişkimizi düzeltmeye tembeldik.
Laf ne zaman tatlı başlasa, arızaya bağlıyorduk bir şekilde.
Kavga etmek kolaydı, geçinmek zor. Kolaycıydık ikimiz de.
İki inat, iki sarı inat, nedendir bilinmez savaşarak anlaşamamayı alışkanlık edinmiş ve sanırım bununla beslenen bir ilişki geliştirmiştik.
Baba-kız ilişkisi yerine, kedi-köpek gibiydik.
Tabi ben bunu şimdi düşünüyorum. O zaman pek kafa yorduğum söylenemez.
Nasıl olsa babam elde var birdi.
Hep babamı suçluyordum ama kendimde pek hata bulmuyordum.
O kucak açtığında ben intikam naraları atıp kıllık yapmayı marifet sayarken, ben yumuşayınca o inadına gıcık oluyordu.
Bir türlü senkronize olamadık yani.
Ben büyüme sancıları çeken zor ergen, babam da büyüyememiş kırgın çocuktu.
Garipti ama bu bizim, babamla benim, birbirimizi yaralayarak sevme şeklimizdi.
Bugün hayatta olsa, bilmiyorum farklı mı olurduk. Bunun farkında olsam, acaba bir şeyleri değiştirebilir miydim?
Bunu bilme şansım yok. Kalmadı.
Çarşamba günkü o telefon konuşmasından sonra bir daha asla konuşamadık babamla.
Bilemezdim ki bunu asla.
Ha bilseydim ne olacaktı ki?
Bilmiyorum. İnsanoğlu garip. Zamanında nankör olduğun şeyler için sonradan pek bir hatırşinas oluyorsun.
17 sene evvel bu gece, yani cuma akşamı, nedendir bilinmez, beni çok acayip bir özlem sardıydı ama.
Ev arkadaşımla durduk yerde konu eskilerden açıldıydı. Çocukluğumuzdan, aile hayatımızdan, sorunlarımızdan, ana-babalarımızdan konuşuyorduk. Ben babamın afacanlıklarını anlatıyordum sürekli. Sürekli ama.
Sertab Erener’in “Lal” albümü çıkalı sanırım 1-2 hafta filan oluyordu.
Çok yeniydi. Kaseti alıp annemlere de yollamıştım. Deli gibi “Gel Barışalım Artık” dinliyordum. “Lal” başladığında efkarıma efkar katıyordum. “Rüya” başladığında çok fena oldum.
Döndüm ev arkadaşıma, “Babama bir şey olursa diye çok korkuyorum. Hiç hazır değilim...” dedim.
O kadar.
Cumartesi sabahı olan oldu.
Cuma akşamı sabaha kadar evde Sertab çalıyordu.
17 yıl geçti.
İlk başta her şey çok beterdi.
Zaman; acıyla, hasretle, özlemle yaşamayı, hatta hatalar ve doğrularla yüzleşmeyi öğretti.
Hayattayken ne bu kadar kolay özür dilerdim, ne de bu kadar kolay hatalıydın derdim babama.
Daha da önemlisi,
Babamın gidişi bana sevdiklerime hayattayken kıymet vermeyi, zaman varken affetmeyi, özür dilemeyi, teşekkür etmeyi, şükretmeyi öğretti.
Şükretmeyi...
Duygularımdan haberdar olmayı, onları ve kendimi affedip sevmeyi öğretti.
Bu akşam “Dargın değilim” dinleyeceğim.
Üzgünüm gidenler için...
Dargın değilim.
Yonca
“kız çocuk”
Paylaş