Paylaş
Ben dışarıdan baktığım için görüyorum.
Peki siz içindeyken fark edebiliyor musunuz diye sormak istedim.
Gerçi şu da var, bunu ne zaman söylesem, söylediğim kişiler hemen ya savunmaya geçiyor, ya da hemen hararetle katılıyor dediklerime. Gelin görün ki ben ona “Üzgünüm Nejla sen de aynı kasık ve kendiyle dalga geçemeyen ekiptensin…” diyorum içimde.
Çünkü öyle!
Kendi kendinle dalga geçebilmek ne kadar önemli bir meziyet.
Ya da seninle dalga geçilebilir olmasına açık olman.
Veya herrrr şeyi ennn ciddi şekilde almayıp gülüp geçebilmek.
Hayır!
Biz ciddiyiz. Ciddi olunca çok büyük adam olcaz çünkü.
Ya ne büyük adamlarla çalıştım, hepsi de kendiyle acayip dalga geçebiliyordu.
Ama biz çok gülersek “hafif” oluruz diye diye yetiştik.
İyi de ben koca ağzım ağzımdaki çürük dişleri ve hatta küçük dilimi gösterene kadar gülüyorum.
O zaman en hafif benim.
E n’aaapcaz şimdi?
Gezi’den beri bu azcık değişti.
Öyle şükrediyorum ki buna! Gezi; mizahı, dalga geçebilme ve dalga geçilebilme özgürlüğümüzü armağan etti bize. Allah bin kere razı olsun.
Bunları neden yazıyorum bugün biliyor musunuz?
Cuma günkü Kelebek yazımda, “Simler” başlıklı kutu içinde yazdığım; “Sürün simleri, abartın vs..”konulu yazıma dair bir okur mail atmış.
Ama o kadar utana sıkıla yazmış ki mailini! Hem benden, hem kendinden özür diliyor.
Neden özür diliyor peki?
Bana ilk yazdığı mailin bu kadar boş ve hafif içerikli oluyor olmasından dolayı!
Kime göre boş, kime göre hafif?
Bu arada, ben de o yazıyı, izindeyim diye, aslında 1 hafta önce yazıp yollamıştım. Yani “ohasal yolsuzluk” flaşları patlamamıştı henüz. Yazım gastede çıktığında, içimde ben de eziktim; “Eyvah gündeme bak, bi de bana bak!” diye.
Kendimi hafif bulduydum yani.
Ya ne hakla ya?
Gündeme uygun adım ilerlemekten de bıktım! İstemiyorum kardeşim ben uygunsuz gündeme uygun adım olmayı!
Benim yazma, sizin okuma özgürlüklerimizi elimizden alıyor bu memleketin bitmek bilmeyen cefası. Yetti canıma.
Koca adamlar olmuşlar, kanunları ezmişler geçmişler, ve hala daha kabak her türlü size bize patlıyor.
Gülmek yasak, eğlenmek haram, hafiflemek suç sanki.
Yahu bunlar ayakkabı kutusuyla rüşvet olarak verilmedi ki bize!
Yasal hak… doğal hak!
Eeee?
Bizler hafif ve boş bi mail atmayı bile kendimize çok görecek kadar berbat, saçma, korkunç iftira ve korkunç yolsuzluklar coğrafyasında yaşıyoruz da ondan.
Bi nefes almak için mola vermemiz haram yani!
Yazıktır be bize.
Ha bi de, ben “çok gülen çok ağlar” lafına da bi çakıcam zaten.
Yok kardeşim hiç kusura bakmasın o Atasözünün Atası.
Ben gülüyorum. Arkasından da ağlamıyorum.
Ağlayacaksam zaten uzundur gülemiyor oluyorum, kimse tutamıyor beni.
Dahası, nazara da artık öyle eskisi gibi inanmıyorum.
Ayol nazar diye diye amma korktuk sürekli.
Ben en mutlu haberleri içimde bi başıma yaşamak ve patlamak zorunda olmak istemiyorum ya!
Kötü düşünen kendine. O onun sorunu.
Ben kendim, kendime bi kalkan yaptım, paylaştığım mutlu şeye su damlası toz konduramıyor böyle düşündüğümden beri.
Dahası her daim canım o gün ne isterse onu yazmaya da devam edeceğim.
Gündem canıma tak edince zaten yazıyorum o gıcık kasveti.
Daha dahası, sürekli kendimle de dalga geçeceğim, geçilmesine de izin vereceğim; çünkü acayip rahatlatan ve hafifleten bi şey.
Hafifleyin ve Allah Aşkına,
Gülün gari!
Yonca
“he he :D”
Paylaş