Bir kova dolusu hayat

Her şey bakış açısına bağlı.

Haberin Devamı

Her şey.

 

Kimin neye ne gözle bakıp ne gördüğü ve nasıl algıladığı ile alakalı.

 

Bir film seyrettim de...

 

Film hem çıkalı, hem de sinemalarda oynayalı çok uzun zaman oldu. Eminim bir çoğunuz çoktaaan seyretmiştir.

 

Film sizler için artık eskimiştir; ama ben ancak geçtiğimiz pazar gecesi seyredebildim.

 

Bizde adı “Şimdi ya da asla” olarak çevrilmiş “The Bucket List” adlı filmden bahsediyorum.

 

Haberin Devamı

Başrollerdeki Morgan Freeman ve Jack Nicholsan; biri zengin öbürü orta halli, biri istediği her şeyi yapabilecek durumda, öbürü yapmak istediği her şeyi ailesi için ertelemiş durumda ve her ikisi de bir hastane odasında, ölümle burun buruna.

 

Kanser bedenlerini sarmış, sadece 6 ay ömürleri kalmış yaşanacak, bu güzelim hayatta.

 

Filmi durdurdum bir ara.

 

“Neden?” dedim, “Şimdi ya da Asla” diye çevirmişiz de, “Sakın Geç Kalma” dememişiz acaba?

 

Algılama farkı demek istediğim şey işte burada.

 

İngilizcede “kovayı tekmelemek” ölmek anlamında kullanılır. O yüzden kovayı tekmeleyene kadar yapmayı istediğin şeylerin listesi anlamında kullanılmış filmin özgün ismi “The Bucket List”.

 

Zaten bana da bugüne kadar filmi anlatan herkes “Bucket List” için; “ölmeden önce yapmak istediğin şeylerin listesi” gibi bir tarif kullandı.

 

Oysa ben filmi seyrederken anladım ki, hayattayken yapmak istediğin şeylerin listesi bu!

Haberin Devamı

 

Yani bence film ölmekten değil, yaşamaktan bahsediyor.

 

Öleceğini bildiğin için yaşamaya başlamak yerine, yaşadığın sürece yaşa yaşayabildiğin kadar diyor.

 

Ve öyle bir yer varki filmde, inanın çok isterim görmediyseniz görmenizi ve kaydetmenizi zihinlerinize;

 

İkili piramitlerin tepesinde oturuyor.

 

Freeman başlıyor anlatmaya:

 

“Eski Mısırlılarda ölüme dair şöyle güzel bir inanç varmış. İnsan ölüp ruhu cennetin kapısına gelince, kapıdaki görevli iki soru sorarmış.

 

Birincisi, “Yaşarken mutluluğu tattın mı?”.

 

İkincisi, “Senin varlığın birilerine mutluluk verdi mi?” diye...

 

“Cennetin kapıları, her iki sorunun da cevabını ‘evet’ olarak verebilene açılırmış sadece.”

Haberin Devamı

 

Ne kadar anlamlı değil mi?

 

Lütfen bu soruları siz de bir daha okuyun.

 

Cevabınızı da sakın hemen vermeyin.

 

Azıcık düşünün.

 

Henüz vaktiniz varken,

 

Bastıra bastıra iki kere evet diyebilmek için...

 

Şu güzelim hayatı

 

Mutlu olmayı ve mutluluk vermeyi deneyerek yaşamayı hedefleyin.

 

Sonra... vakti gelince...

 

Kovayı huzur içinde tekmeleyin.

 

Yonca

“Evettar”

 

Yazarın Tüm Yazıları