Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Benim için bir ilk

Hayatımda ilk defa bir şeyi gerçekten hakkını vererek yaptığım için başıma bir şey geldi. Öyle mutlu ve gururluyum ki anlatamam.

Haberin Devamı

İzmir Emot’ta imdadıma yetişen doktor Yusuf Gürbüz’e de söyledim; bundan evvel hep abidik gubidik şeyler yüzünden hasta olurdum.
Yok efendim saçım ıslak kalır, cırt sinüzit. Rüzgar eser, ciğerime çarpar (sanki çarpacak başka yerim yokmuş gibi), zırt zatürre. Pilav yerim, pirinç boğazıma takılır, oradan bilmem nereme kaçar, haydaaa enfeksiyon olur, uğraş dur.
Havadan nem kapar üşütürüm, millet ayakta atlatır, ben yatak döşek...
Damarlarımda kan değil antibiyotik dolaştı senelerce. Her türlü atipik şeyi geçirdim. Meğer kafamdaymış her şey. (Başka neremde olacaksa!) Sporsuzluktan o haldeymişim. Doğru düzgün spor yapınca düzgün besleniyorsun, düzgün beslenince hasta olmuyorsun gibi bir şey varmış. Onu yaşıyorum şu an.
Ondan önce ayol bir insan her iki senede bir zatürre olabilir mi? Ben oldum.
Meşhur bel fıtığı hikayelerim de vardır. Üç tane diskim zaten kayık ve sanki bunu bilmiyormuşum gibi, geçen yaz çocukların gazına gelip iskeleden balıklama atladım, iki diskimi daha kaydırdım.
Pes bana değil mi?
Pes. E tabi bunun da sebepleri var.
Babam, aklını benim hastalıklarımla bozmuştu. Dondurma yemedim ben yıllarca “üşütürüm” diye. E şimdi size de birisi günde 10 kere “yersen üşütürsün!” desin, daha ilk yediğinizde “üşütmezseniz” bana da Yonca demeyin zaten.
Gelelim neden şu an neşeli ve gururlu olduğuma...
Yaklaşık iki seneyi geçkin süredir kafam sporla, koşmakla, pilatesle, koşarak çocukların eğitimine katkı sağlayacağım fikriyle öylesine meşguldü ki, bırakamıyorum sporu. Çünkü sonunda bana güvenen birileri var ya, sorumlu hissediyorum kendimi. Kanıma da girdi bu koşu olayı. Feci bağımlısı oldum. Kopamıyorum. Spor yapmadığım zaman iyi olmuyorum. Ama tabii koşmak üzerine onca kitap okuyup çok dikkat eden ben, bile bile lades yaptım iyi mi!
Her türlü spor olayına başlamadan önce mutlaka ısınmak lazım. Ben o kısmı atladım maalesef. Büyük hata yaptım. Koşu sonrası hep esneyip soğudum ama, işte o başlamadan önceki ısınmayı atladığım için, çok sevgili Aşil tendonumu kızdırmışım. Hem de nasıl kızdırdıysam, kendisi koşmayı bırakın yürümeme izin vermiyor. Sıkı bir ağrı yapıyor topukta. E şimdi mecburen dinlendiriyorum kendisini. Buzla soğutuyorum kafası daha da yanmasın diye. Ama bu sakatlık spordan kaynaklandığı ve bir sporcu için olağan olduğu için seviniyorum. Gurur duyuyorum kendimle spor yüzünden sakatlandım diye. Çok şükür ilk defa harbi harbi spor yaptığım için arızalandım düşünebiliyor musunuz! Oley!
Acilen iyileşip koşuya döneceğim anı bekliyorum şimdi.
Yürüyorum, yüzüyorum.
Suyun içinde koşuyorum kendi kendime.
Yonca “Aşilzede”

Haberin Devamı

Bodrum

Haberin Devamı

- Güneşin batışına nazır yazıyorum. Yani yazmaya çabalıyorum. Zeytin ağacımın altında. Öyle büyüleyici ki, yazı filan yazamıyorum aslında.
Aklım beş karış havada. Yalıkavak’taki gün doğumu ve batımı beni benden alıyor.
- Bodrum çok pahalı evet. Haddinden fazla ve anlamsızca. Çocuklarla öğlen vakti iki gıdım bir şey yedik çarşıda, hesabı görünce kalpten gidiyordum.
Esnaf zor durumda kalır tabii. Bu fiyatları gören sokağa çıkmaz ki. “Pazara git kendin pişir kendi evinde ye”den başka çare yok. Pazar bile pahalı sanki. Yok mu bunun ortası?
- Her yer köfteci olmuş. Kafamı nereye çevirsem köfteci görüyorum. Et et et et. Menülerde de öyle. Et yemeyen bir insan için çok zor bir durum. Bir sürü yerde aç kaldım. Et olmasa et suyu var.
Vejateryenleri, veganları da düşünmek lazım artık. Sebze yemekleri, zeytinyağlılar, ev yemekleri filan olurdu eskiden. Ne oldu da azaldılar?
- Yalıkavak Marina tek kelimeyle mükemmel. Sabah güneş doğarken de, batarken de, gecenin köründe de.

Yazarın Tüm Yazıları