Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım

Ve, bu ülkenin vatandaşı, insanı, kadını, çocuğu olduğum için de her zaman gurur ve onur duydum.

Haberin Devamı

Duyuyorum.

Ülkemi her zaman iyi temsil etmeye çalıştım.

Çalışıyorum.

Hep çalışacağım.

Bana dayatıldığı için değil çünkü bana kimse bir şey dayatmadı, dayatamaz asla - bana anlatılan değerleri, ilkeleri gerçekten aklım başımda olarak anladığım ve inandığım için benimsedim.

Hatta kutlama ve törenlere "sıkıcı" dendiğinde azıcık üzüldüm.

Üzüldüm çünkü bir sürü ülkenin törenini bir sürü insan sıkıcı bulur ama, bu da adettendir... Olur yani bunlar. Biri sıkıcı der, öbürü şahane der filan falan.

Her sıkıldığımız şeyi silsek hayatımızdan, özümüzden ortak miras ne kalır pek bilemedim.

Ha gerçi bundan sonra kimse sıkıcı bulmaz hiçbir değerli şeyi, ona eminim işte.

Yıllar içinde tanıdığım bir sürü renkli kadın sayesinde, bazı önyargılarım ve cehaletlerim yıkıldı. Çok şey öğrendim.

Çok sevdiğim bir arkadaşımın bizim yanımızda "başı açık" ve meğer babacığının yanında türbanlı olmak zorunda kaldığını anladım...

Anlattı çünkü... Paylaştı...

Onunla bir gözlerim doldu. Onunla bir güldüm...

Haberin Devamı

Bir başkasının türbanına saygı duymayı, diğerinin başka tercihlerine saygı duymayı aynı karmaşık duygularla öğrendim. Tepki duyduğum şeylerin ne olduğundan emin oldum ve ben de onları paylaştım. Onlar da beni anladılar.

Zaman verdik birbirimize...

Zaman en büyük merhem kırgın kalplerimize...

Bütün bunlar bana “Laiklik” ne kadar önemliymiş, “Cumhuriyet “ ve “Demokrasi” ne kadar büyük nimetlermiş onu da iyice kanıtladı.

Daha da bağlandım Laik, Çağdaş Türkiye’ye insanına, hele de kadınına!

Bunları yaşarken/öğrenirken; kimi zaman bilgisizlikten, kimi zaman galeyandan, kimi zamansa kırgınlıklar ve kızgınlıklardan yola çıkarak genelleme hatasına düşüp haksızlıklar yaptığımı hatırlayıp bazen utandım...

Kalbimi daha fazla adalete açmam gerektiği konusunda kendime söz verdim. Galeyanlara gelip herkesi aynı kefeye koymanın her şeyi kaybetmek demek olduğunu çaktım, çakıla çakıla...

O yüzden 29 Ekim'de yaşanan her türlü tatsızlığa rağmen şunu düşündüm;

Biz daha çocuğuz...

Büyüyoruz ama.

Kardeş kavgası gibi düşünmek lazım bunları dedim kendime. Aile içinde yaş farklarımız da az olduğundan saç saça başbaşa kavga ediyoruz arada.

“Sen benim saçımı çekersen, ben de senin koluna çimdik atarım!” yaşındayız...

Hala...

Ama kardeşiz eninde sonunda.

Affeder sarılırız birbirimize illa.

Haberin Devamı

Ve dün akşam Dubai'de Palmiye Adası’ndaki Rixos Otel'de, yüzlerce Türk ve yabancı konuk içinde, herkesin çıt çıkarmadan pür dikkat dinlediği BAE’deki ilk kadın Başkonsolosumuz Elif Çomoğlu Ülgen' e bakınca, “Helal olsun!” dedim, tüm yaşadıklarımızla biz gerçekten kocaman bir aileyiz.

“Yurtta sulh cihanda sulh!”

Budur bizi birleştiren aslında.

Yonca
"Barış"

Yazarın Tüm Yazıları