Paylaş
Çoğu zaman. Bazen durup esiyorum sağdan soldan.
Bir gün twitterda Cem Ceminay benim için: “Şu Yonca Tokbaş amma kendisiyle dolu* bir tip yaw” demişti. Bazı okurlarım bunu iyi bir eleştiri olarak düşünmüştü. Oysa Cem Ceminay İngilizce’den çevirip (*She is full of herself) beni sürekli kendimi anlattığım için çok haklı olarak eleştirmişti.
Sürekli BENi anlatıyorum ben.
Ben şunu yaptım, ben bunu yaptım, benim anneliğim, benim işkadınlığım, benim hayatım, benim evim, benim köpeğim, benim annem, benim babam, benim okulum, benim hayatım ve politik görüşüm... Benim zeytin ağacım...
Ben ben ben ben!
Öyle doğru bir saptama ki bu ve öyle doğru bir eleştiri ki.
Bu benim alındığım bir eleştiri değil. Aldığım ve kabul ettiğim bir eleştiri.
Ben bilerek BENi yazıyorum. Çünkü BİZ adına yazarsam, genelleme yapmış oluyorum. Genelleme yapmak istemiyorum. Bıktım genellemelerden.
Ben, kendi hayatım üzerinden, yani Yonca'nın anneliği, kadınlığı, insanlığı, hayatı, görüşleri, politik görüşü üzerinden fikrimi yazıyorum. Bi çeşit altbant gibiyim kendimce. Belki kolay görünüyor oradan. Oysa değil. Çünkü kendimi bazen çırılçıplak hissediyorum, tüm defolarımla ortadayım. Gizli saklı kalmıyor. Oysa genelleme üzerinden yazsam saklanırım azıcık bi şeylerin ardı arkasına. Ha aman başkaları bunu yapıyor dedim filan diye almayın. Öyle değil. Ben yapsam öyle olabilirdi diyorum. Bakın, yine BEN.
Öbür türlüsü gazetecilik. Ve gerçek şu; ben gazeteci değilim. Gazetecilik okumadım. Bilmediğim konuda ahkam kesmek çabam yok. Yapsam da yanlış yapabilirim. Yapmıyorum. Yazıyorum.
Bencil yazınca; yazdığım şeyler, beni bağlar. Hata yaptım mı, yanlış oldum mu bilirsiniz bendendir. Suçum da günahım da sevabım da benim boynumadır.
Bana “sana katılmıyorum” diyebilirsiniz.
BENcildir yazılarım diyorum ya. Rahat olabilirsiniz o yüzden.
Kimisi nefret ediyor, kimisi seviyor. Ama işte insan BENcil yazar olunca birisi sevsin veya nefret etsin diye de yazmıyor.
Aldığım yorum ve tepkilerden anladığım kadarıyla da, kendi yanlışlarımı pişmanlıklarımı hayatımı yaşayış şeklimi anlatırken hiç kimseye “SEN SEN SEN” demediğim için; aslında okuyana kendi dert şikayet pişmanlık ve görüşlerini ortaya koyma tartışma düşündürme şansı ve fikri de veriyorum...
Ben böyleyim, başkası öyle. Kimimiz aynıyız, kimimiz çok farklı.
Ama ben bazen, birilerine bakarak yeni şeyler öğreniyorum. Bana kendisini anlattığında kendime pay biçiyorum. Başkalarının denemelerinden kendime ders çıkarıyorum. Kendime söyleyemediğim şeylerle başkaları sayesinde yüzleşiyorum.
İşte başka birileri de benim üzerimden bunu yaşıyor. Ben, utanmadan korkmadan beni anlatınca birileri daha; kendini anlatabileceğini, fikrini düşüncesini ortaya koyabileceği güvenini kazanıyor çaktırmadan.
Umarım “Neden ben?” sorusuna cevap verebilmişimdir.
Rakı soframızdaki mezelerden biri de BENim işte.
Yiyin afiyetle.
Yan etkim nispeten az.
Oturmam midenize.
J
Yonca
“deniz börülcesi”
Paylaş