Paylaş
Okulda kopya çekmekten ve istemeden birilerine aşk acısı yaşatmaktan başka büyük bir günahım yok.
İyi vatandaş oldum.
Suç işlemedim.
Haram para yemedim.
Haksızlık yapmadım. Çalmadım. Dolandırıcılık yapmadım.
Evrakta sahteciliğim yok.
Ayakkabı kutularımın içinde ayakkabıdan başka bir şey yok.
Kasam yok.
Adaletten hiç şaşmadım.
Hukuksuz bi işe kalkışmadım.
Hak etmediğim bi şeye elimi sürmedim.
Hak yemedim.
Dinimin tüm gereklerini yerine getiremem, evet.
Ama inançlıyımdır. Allah korkum vardır. Ekilenlerin biçildiğine, bütün hesapların er geç burada ödendiğine inanırım.
2 çocuğum var madem, onlara iyi örnek olayım isterim. Benim hatamın, günahımın sonucunu onlar çekmesin diye düşünürüm.
Örnek olmak için, önce OLMAK gerekiyor.
Yap demekle olmuyor çünkü.
Dünya kocaman. Kaç çeşit insan, kaç çeşit ülke, ne çok hayat var.
Sadece Türkiye’de bile ne çok insan, hayat, hikaye var.
Hayatımız öyle bir hale geldi ki, sadece tek şey düşünebiliyor, tek şey konuşabiliyor, tek şey yazmak zorunda kalıyoruz. Sanırsın Dünya bi tek Türkiye’den, Türkiye’de olan bitenden ibaret. Dünya burada başlıyor burada bitiyor.
Bu iktidar Dünya’mı küçülttü!
Yetmedi beni her türlü sansüre maruz bıraktı. Her şeyden önce benim içimden geçeni yazma özgürlüğümü yedi.
Mesela ben aslında size bu hafta sadece, ama sadece, olağanüstü güzel umut dolu, harika işler peşinde koşan insanların hikayelerini yazmak istiyordum.
Dahası müthiş küçücük çocuklarımız var, küçük sanatçılarımız yetişiyor, Fazıl Say olacaklar bir gün.
Ama yazamıyorum şu an...
Çünkü; bu rezil rüsva gündem yüzünden eğer onları yazarsam, aslında duyarsız ve umursamaz olacağım için kendi kendimi sansürlüyor ve bu saçma sapan ağza almaya benim niye utandığımı anlamadığım şu satırları yazarken buluyorum kendimi.
Çünkü bu gündemi yazmadan da duramıyor insan.
Bu da benim güzel şeyleri anlatmama bir çeşit sansürdür işte!
Yazmasam birileri illa çıkar sitem eder. Yazsam içimde kalanlar içimi burkar.
Şuna bak, benim özgür kalbimi bile kitledi bu iktidar!
Dünya'da yaşanabilecek milyarlarca kayda değer onurlu-gururlu-mutlu ve umutlu güzel duygular varken tek bir duyguya küçülüp sıkışıp sadece ve sadece UTANCI yaşamamıza neden olanlar hala utanamazken; onlar yerine yine bizim utanmamıza yanıyorum!
Ben bunca utancı hak edecek hiçbir şey yapmadım.
Ahlaksızlıklar, dolandırıcılıklar yüzünden hayatların, hayatlarımızın en güzel zamanlarının harcanmasına, kendi yaralarından gocunup gocunacak tek toz tanesi bulunmayan bizlerin özgürlüklerinin kısıtlanmasına,
Harbi ahlakı-erdemi-saygısı-sevgisi olan bizlerin bu güzel kavramlarımıza da saldırılmış ve sıfırlanmış olmasını KINIYORUM!
Olay ne biliyor musunuz?
Başbakan Erdoğan oğlu Bilal ile yaptığı ve “montaj” olduğu söylenegelen “sıfırlama” konuşmalarının ortaya saçılmasından sonra kalkıp birine “ananı da al git!, bir başkasına “one minute!” vesaire derken ki o “erkek” gibi çıkıp:
“Ey Türkiye,
Çok üzgünüm. Bunlar hakkımda ortaya atılmış son derece asılsız ve çirkin iftiralardır.
Bir insan, bir vatandaş, bu güzel ve yalnız ülkenin Başbakan’ı olarak,
Dahası oğlumun babası, ailemin reisi olarak, bunca hakareti ne kendime, ne ülkeme toz olarak bile konduramam. Buna izin veremem.
Sizleri bu rezilliğe maruz bırakıp masumiyetlerimizin çalınmasına izin verdiğim için özür dilerim.
Bu yüzden derhal istifamı veriyor, adaletin karşısına sade bir vatandaş gibi dimdik çıkıyor, ve asılsız iddialar ortaya çıkıp suçlular yakalanana ve onurum aklanana, bu ülkenin masumiyetini geri teslim edene ve benim ve ailemin hakkı da teslim edilene kadar da elimden geleni ardıma koymayacağıma söz veriyorum!” deseydi...
Ah diyebilseydi...
Ama diyemedi.
Ve ben...
Ben,
Bu kadar utancı hak etmedim.
Yonca
“kıpkırmızı”
Paylaş