Paylaş
Yazarlar da.
Hele yazdırılmayanı, daha da güçlü oluyor bu memlekette. Bu da net.
Ama, nasıl oluyor da koca koca yazarlar, gazeteler söz konusu hiçbir şeye taraf olmayan en masum konular olduğunda bile birlik olamıyorlar işte buna kafam basmıyor benim.
Basın, sürekli felaket haberlerini vermek ve iş bitip fiş gittikten sonra yazmak için mi var, yoksa önceden uyarıp icabında olay olmadan yeri yerinden oynatmak için mi?
Benim bakış açımla sonuncu için...
Tek manşetle yer yerinden oynar, şirketler batar çıkar... Hükümetler sallanır...
Öyle mi?
Öyle...
Peki bu koca Basın Dünyamız, gücünü iyi yönde değişim için elini taşın altına ne kadar koyuyor?
Gücünü iyiye ne kadar kullanıyor diye düşündüm durdum hafta sonu.
Perişan oldum katliamlara çaresizce bakarken...
6bin zeytinin katliamına seyirci kalırken düşündüm bunu.
İsyan ettim...
Çok uzun zamandan beri zeytinliklerin başının dertte olduğunu biliyoruz.
Hatta change.org da bu konuda imza kampanyaları yürütüldüğünü yazıp çizen bir avuç yazarız. Sosyal medyada kıvrandık, köşelerimizde yazdık... Yalvardık yahu resmen Zeytinler için İmdat diye diye bittik.
Oysa bütün gazeteler hep bir ağızdan aynı anda manşetten vereydi bu durumu. Bir hafta sonu sadece zeytine ayrılsaydı belki de “kapak” yaparcasına bütün konuların önüne alarak konuyu; “biz Türk Basını zeytinimize, doğamıza sahip çıkıyoruz” denseydi ve Danıştay’ın peşinde olunsaydı, sizce ağaçlar kesilir miydi bu kadar kolay?
Kolin denen şirketin gözü yer miydi?
Hiç sanmıyorum!
Aynı şeyi çocuk taciz ve tecavüzleri, çocuk gelinler (gelin denmez buna sapıklık çünkü), kadına şiddet konuları için de düşündüm.
Bütün gazetelerin, tüm yazarların kalembirliği yapabildiği bir günü, tek bir günü hayal ettim.
“Saçma sapan işe yaramaz politikalar, körler şaşılar birbirini ağırlar seyahatleri vesaireniz bizi zerre ilgilendirmiyor, bunlar arka sayfalara kaldı, gazetelerin en çok sayfası öncelikli olarak bu konulara ayrıldı ve tüm yazarlarımız Türkiye çapında bu konular çözülene kadar işin ucunu bırakmayacaklar...” deneydi...
Dense...
Ne olur?
Yer yerinden oynar be Türkiye’de.
Okur da şaşırır...
Kendine gelir.
Oturduğu yerden vıklamayı bırakır, basının yanında yer alır.
Adım gibi eminim buna.
Basın, Türkiye’nin 4 bir yanında, doğa için, çocuklar için, gençler için, sağlık için, engelli için kendini paralayan güzel insanları, onların emeklerini bu ülke insanına anlatıp umut verse ve “heeey oturduğun yerden dellenme vatandaş, kalk git sen de aktivist ol çalış, işin bi ucundan tut, gönül ver bu işlere” çağrısı yapsa...
Bayramda yapsa ya bunu bari mesela, veya ayda 1 kere yahu, 1 kere!
Bu kadar mı salak ve safım ben?
Bu kadar mı ütopik bu dediklerim?
Bu kadar mı kopuk ve uzağız birbirimize?
Bu kadar mı egomanyak dolu içimiz dışımız.
Beni uyaranlar olmuştu sosyal medyada onu bunu şunu beğendiğimde, paylaştığımda. “Deli misin baksana o senin adını anmıyor, paylaşmıyor, sen niye yapıyorsun ona prim veriyorsun?” diye de ağzım açık kalmıştı. Kafa o yani!
Yahu, okudum sevdim. Fikri fikrime denk geldi. Yazı şahane... Neden paylaşmıyorum abi? Neyi kimden sakınıp saklıyorum.
Yüce dağları kendime saklıyorum öyle mi?
Sırf o beni anmıyor diye ben de mi aynı Bizans Entrikacısı olacağım yani?
Ne çok küçük hesapla haşır neşiriz küçük Dünyamızda.
Dünya başımıza yıkılırken, çocuklarımız perişan, kadınlarımız delik deşik, zeytinliklerimiz köklenmiş, iççimiz yerinaltında diri diri gömülmüş...
Bizim derdimiz kim kime prim verdi, vermedi.
Yazık.
Hani bir depremde popçular bir türlü ego yarışından bir araya gelip de bi konser verememişti, verince de o ona bu buna kırk tane laf etmişti ve biz de sitem etmiştik. Rockçular ise anında birleşmişlerdi. Hayran olmuştuk hızlarına ve birlik anlayışlarına...
Hiçbiri “sen benden önce çıktın”, “öbürü benden uzun kaldı sahnede” tantanası yapmamıştı. Çıkıp müziklerini aynı iyi amaç için yapmışlardı.
Candan.. Gönülden...
Hah işte!
Ben de, Basının Rockçularını arıyorum.
Her yerde.
Yonca
“hard rock”
16 Kasım Vodafone İstanbul Maratonu’nda
Toplum Gönüllüleri Vakfı’yla geliştirdiğim; bal arılarına, Anadolu’ya ve hayatımıza sağlık getirmek için çalışan Anadolu Arıları projesinde çalışan gençlerim için 15km #arıgibi koşuyorum.
Bağışlarınızı bekliyorum.
1 gencin “Anadolu Arıları" eğitimi alması, yani tüm Anadolu’da arı gibi çalışabilmesi için 120 TL, 21 gencin içinse 2520TL bağış gerek.
Kurumlar vergiden muhaf.
Bağış için Hesap No:
Toplum Gönüllüleri Vakfı
Garanti Bankası / Bağlarbaşı Şubesi
Hesap numarası : 422 - 6295434
IBAN: TR07 0006 2000 4220 0006 2954 34
Açıklama kısmına: ARIYONCA - AA- adınız soyadınız yazılmalı.
Vodafone 4555 hattı Anadolu Arılarına özel bir hat. Her SMS 10 TL bağış demek. SMS atarken mutlaka ARI yazın.
Paypal veya kredi kartı ile bağış için TOG web sitesi:
www.tog.org.tr
Paylaş