Paylaş
Çocuk dersin, nereli olduğu, ne renk olduğu, kimin çocuğu olduğu, hangi “bölge”nin, hangi etnik kökenin çocuğu diye ayrılır. Kemik yaşına göre tecavüzü kabul edilebilir kılınır. Zaten belasını aramıştır. Kaşınmıştır filan...
Gerçekten ayıranlar var çocukları DA.
Keza, çocuğun hangi partinin çocuğu olduğu da önemliymiş bu zamanlarda. Yakın zamanda bunu da gördük ağzımız kocaman açık kala kala.
***
Ha bu arada ayrımcılıklar hep başkasının malı gibi görülür ama bakın sağınıza solunuza en eğitimlisiyle en cahili arasında pek ayrım yoktur ayrımcılıkta aslında.
Şak diye tokattır bu da bana.
***
Genç dersin; tipi, kulağındaki küpesi, dövmesi, saçı başı, kılık kıyafeti, hangi okulda okuduğu-okumadığı, ne okuduğu-okumadığı, cinsel tercihi, bekareti, fikri, duruşu artık aklıma gelmiyor işte sayacak şey, bin tane şeyden dolayı ayrımcılığa uğrar.
Engelli desem peki?
Of of of!
Kuzenim bir gün çok güzel bir soru sormuştu bana: “Yonca neden benim hiç engelli bir arkadaşım yok? Nasıl oluyor da bunca sene ne ilkokul ne ortaokul ne üniversitede bir tane bile engelli sınıf arkadaşım olamadı?”
E ayol nasıl olsun?
Olamazdı!
Dışlandılar.
Onlar engellerini aşacaklardı, aşmıştılar.
Bize takıldılar!
***
Doğa dersin..
Deme daha iyi.
İşine geldiğine göre doğa kıymetli olur. Köşedeki bakkala bile arabayla giderken doğa gelmez aklına. Benim de gelmez bakın. Kendimi de katıyorum bu tutarsızlıklar silsilesine. Sakın burnum Kaf Dağı’nda öyle yazıyorum sanmayın.
Ya da ne bileyim evdeki atıkları ayırmakla uğraşmazsın.
Suyu şakır şukur harcarsın.
Komşunun ağacı manzaranı bozuyorsa kesersin icabında filan yani.
Ama Allah için doğayı severiz hani.
***
Oysa çocuk, çocuktur.
Rengi dili ırkı dini diye bi şey yoktur.
Ona biz sonradan dayatırız bunları.
Genç… ah ne zor işleri.
Engelli… ya sabır!
Doğa desen… hepimizbarbarıznoktakom
Neyse.. Dün Ali İsmail Korkmaz davası.. Annesinin feryadı…
Binlerce duyguya getirdi götürdü beni.
Yine.
Gezi’den beri hiçbirimiz eski kendimiz değiliz.
Gerçek bu.
Çok yaram var benim… başkalarını düşünemiyorum bile!
Dün işte bu duygular içinde berbat bi gün geçirirken, birden çocukluğunu bildiğim bi arkadaşım:
“Türkiye gündeminden ancak buraya kaçmak lazım. Başka şehirler ve ülkeler yetmiyor…” diyerek Instagram’da şunu paylaştı;
Paracosm*: (İngilizce İsim). Bir çocuk tarafından detaylı uzun uzadıya yaratılmış, içinde hayvan, insan ve yabancı yaratıkların bulunduğu Hayal Dünyası.
Evet. Aynen öyle...
Paracosm şahane bi yer bence de.
Orada ayrımcılık, ikiyüzlülük, abuk tezatlıklar filan yok.
Ben oraya gidiyorum.
Sizi de beklerim.
Yonca
“paracosmik”
*İngilizce’den çevirisini ben yaptım. Orjinali şu:
Paracosm: (n) a detailed, prolonged imaginary World created by a child that includes human, animal, or alien creations.
Paylaş