Ayıplar coğrafyası

Küçükken ayıp bi söz söylediğimde, ya da çok ayıp bi şey yaptığımda, anneannem öyle bir bakış atardı ki, yerin dibine girmek isterdim.

Haberin Devamı

Bakışların yetmediği hallerde, cezalardan kaçamadığım da olurdu.

Yakaladığı gibi ağzıma bi parmak kırmızı pul biber sürerdi.

Yana yana pişman olurdum. Tövbeler ederdim bir daha eşşeklik yapmayacağıma...

Totoma terlik yediğim de çok oldu.

Masanın etrafında dört dönerek kaçtığım da…

Yalan söylemek kabul edilemeyen, ağır bir suçtu. Cezası da bedeli de çok ağırdı.

Hak yemek Allah katında günahtı.

Anlayışsızlık yuhlanacak bir davranış şekliydi, yakışmazdı.

Ama...

Canı yanana hakaret etmek, dalga geçmek, zaten düşmüş bi de ben vurayım demek, intikam naraları atmak filan,

Hiç istisnasız ciddi insanlık suçuydu.

Ne cezasını, ne bedelini düşünmek dahi istemiyorum.

Bu duyguların yanından bile geçilemezdi asla.

Ömür boyu utanca mahkum edilirdik evel Allah.

Sırrı Sakık evlat acısı içindeyken çirkince dil uzatmak... türlü korkunç şeyler söylemek, yazmak, yazabilmek...

Evlat acısı çeken, canı yanana intikam duygusu ile saldırabilmek...

Ayıplar coğrafyamızın en büyük ayıplarından biridir kanımca.

Ayıptan başka bir kelimem olmadığı için, ayıp diyorum.

Kanım da dilim de donuk.

Haberin Devamı

Dönüp birilerine “Size ananız babanız insaf, merhamet, vicdan veremedi mi? Siz miras edinemediniz mi bu duyguları?” diye sorasım var ama,

Bunu anlayacak olsalar,

Yaptıklarını yapmazlardı nasıl olsa.

Değmez.

Ne onları konuşmaya, ne de ağza almaya.

Ben eminim, anneanneleri utandı onlar adına.

Yonca
“kıpkırmızı”


 

Yazarın Tüm Yazıları