Paylaş
Bence geçen hafta dünyevi şeyleri aşırı düşünmekten beyni yandı, ondan ateşlendi. Aslan Cem’e de dedim.
“Felsefe yapmaktan kafan yandı, nefes al ver, bol su iç, rahatla, ateş o zaman düşer” dedim. “Haklısın anne” dedi. Bence o düşünme hararetine ateşi 39 değil 47 de olabilirdi, yine de iyi yani.
Destina uyurgezer oldu. O da normal.
Profesyonel olarak dansçısı olduğu Sharmila Dance ile, Dubai’de bulunan ve dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa’daki Armani Otel’de açılacak Tiffany Co. için özel gösteriye gece gündüz aralıksız çalışıyor ondan.
Tiffany Co, Sharmila’nın dansçılarıyla, New York’tan getirdikleri adamlarla seçim yaptı. Destina ecel terleri dökerek gittiği seçmelerde daha 1. dakika sonunda ilk seçilen oldu. Bu iyi bir şey ama stres de duble oldu.
Gece gündüz derken abartmıyorum yani.
Bir de ödevler, sunumlar, Tiffany’den başka 3 şov derken... Provaları gece yarısı biten çocuğu karşıla, teselli et, özel menü hazırla, alarmlar kur, yetişilecek şeyleri atlama, “olur evladım, halledersin çocum, bu da geçer, boş ver her şeyi, gel bir uyu, bak bu tempo insanüstü, bırak kendini hırpalama, nefes al, lanet olsun istersen hepsini bırak, senden kıymetli mi, e tamam o zaman bırakma devam et, hepsini yaparsın sen!” demekle meşgulüm.
Bu arada, bizim ikizlerin yardımcısı resmen katakulli ile kaçmaz mı! Kardeşim ve karısı kaldı mı gurbet ellerde şok içinde. Hayır bebeler bir tane olsalar tamam. Ama ikiz olunca, evde tek başınayken su içmeyi bırak, çişin gelse yapamaz hale geliyorsun. (Bunu ancak ikiz aileleri bilir.)
İyi ki kardeşimle aynı ülkede, aynı şehirde gurbetçiyiz diye şükrettiğim andır o an. Birbirimizin çaresiyiz.
Ya Japonya’da olsalardı mesela? Ulaşayım desen 2 gün!
İdil ikizleri kaptı bana geldi sabah.
Aslan Cem’in ateşini takip edip bebelerden uzak tuttum. Destina’yı su dökerek uğurladık. “Hazırsınız, o zaman dans” dedim.
Girdim içeri, manzara şu: Koltuğun sağında Mavi, solunda Demir. Biri yüzükoyun yatıyor tosbağa gibi, öbürü Budha gibi. Salonda misler gibi bebek kokusu. Pıt pıt uyanıyorlar saatleri geldi mi. Bi birini alıyorsun kucağına, sonra ötekini. Agu magu gülücük ve o nasıl gaz abiiii gülüşmeleri.
Destina mesaj atıyor, “Anne bana şans dile, her şey çok güzel olsun de”... Koynumda ya Mavi ya Demir, cevap yazıyorum “Bol şans, her şey çok güzel olacak, inan”... Biri gaz çıkarıyor. Aaa o ne Instagram’a bir bakıyorum Burcu Esmersoy da gelmiş Tiffany Co. açılışına... Ayol benim kız da sahnede o sırada.
Akşam oluyor.
İkizler eve gidiyor, zor ayrılıyorum onlardan. Gidiyorum kızımı almaya, Aslan Cem daha iyi uyumuş odasında.
Bütün bunları neden yazdım acaba?
Çünkü bugüne başka şey yazacak halim ve zamanım olmadı bu hafta.
Evet ben bir yazarım. Ama anneyim. Halayım. Kardeşim. Karıyım.
Hepsiyim. Maşallah fazlamız var eksiğimiz yok.
Diğer yazarlar nasıl yetişiyor bilmiyorum. Belki ben beceriksizim. Ama bazen yetişemiyorum. Belki de yetişmek istemiyorum. Bilmiyorum.
Yetişemediğim yazımdan bana kalan; burnumdaki ve yıkamaya kıyamadığım ellerimdeki bu bebek kokusu.
Hani biz kadınlar yetişemedim diye dövünüyoruz ya...
Bilin ki yalnız değilsiniz. Aha ben. Yapamadım. Yetişemedim.
İnsanlık hali.
Hayat sen planlar yaparken sana nanik yapıyor ya; “Gel len nanik, kabulümsün! Blöfünü görüyor ve zevkle oyun!” diyorum bir süredir.
Amaaaan ne iyi bir kafa anlatamam.
Yaşamakla meşguldüm, yazımı yazamadım yani.
Yonca
“aradığınız numara şu anda başka öncelikleriyle mutlu”
Paylaş