Paylaş
Kara kara kime ne hediye alacağımı düşünüyorum. Bu hediye alma olayı bende büyük bir sancı. Sancı çünkü; gidip şıpadanak hediye alamıyorum. Zaten aldığım hediyeler de bir garip oluyor. Hediyenin maddiyatıyla alakam yok. Bazen sıfır liraya, kendi uydurduğum şeyleri veriyorum. Ama o kişi ve o hediye kafama yattığı için bana çok güzel geliyor. İçime siniyor. Bazen sırf içime sinmedi diye hiç hediye alamadığım, sürekli elim boş gittiğim de oluyor.
Neyse uzun lafın kısası, oğluma ve kızıma da ne alacağımı bilemedim. Baktım işin içinden çıkamıyorum, çocuklara “Noel Baba’ya mektup yazın!” dedim. Çocuklarda en sevdiğim şey de bu, sapına kadar saflık! Belli bir yaşa kadar öyle saflar ki: “Bak şuradan uçan eşek geçiyor, aaa tüh kaçırdın göremedin!” desen inanıyorlar.
Bu “saf saf inanma” dönemini kesin son damlasına kadar değerlendirmek lazım. İşte benim de o saf saf inanma dönemindeki iki çocuğum, oturdular nasıl ciddi bir mektup yazma işine giriştiler anlatamam size. Sayfalarca yazdılar, sayfalarca.
Onlar uyuduktan sonra gittim sinsice, nedir yahu bu kadar istedikleri, bir fikrim olsun ki alabileyim diye açtım okudum güzelce.
Kızım yeni yıl hediyesi olarak altın pusula dilemişti. O kadar hayret ettim ki! Bütün dünyayı, asla yönünü kaybetmeden gezebilmek ve her zaman eve dönüş yolunu kolayca bulabilmek için altın bir pusula istiyordu.
Oğlumsa, küçük kırmızı bir Ferrari araba diliyordu. Arabasına atlayıp dünyayı gezmek, canı sıkılırsa evine çabucak dönebilmek için hızlı bir araba olarak bildiği Ferrari’yi istiyordu.
Bunun üzerine Çin malları satan bir oyuncakçıda plastik, boyuna asılabilen bir pusula buldum. Evde onu altın sarısına boyadım. Kutuya yerleştirip hediye paketi yaptım. “Korkusuzca dünyayı gez!” yazdım.
Oğlum için de, küçük bir oyuncak Ferrari araba alıp “Bir gün benim aynımdan alamasan da, seni dünyanın neresine istersen götürecek kadar, seni mutlu edecek kadar para kazanabileceğin bir işin olsun. Ben olmasam da olur, dünyayı neyle olursa olsun, fark etmez, yeter ki gez!” yazdım.
Ne düşündüm biliyor musunuz; çocuklarım yeni yerler görmeyi, keşfetmeyi istiyorlar. Üstelik nerede olduklarını bilen ve nereye gideceklerini de bilmek isteyen çocuklar olmuşlar.
Hem sanırım evlerinde mutlular ki, geri dönmeyi de garantiye almak istiyorlar. Yıllarca kendine vicdan azaplarıyla işkence yapmış bir anne olarak, mutlu oldum.
Neden bugün bunu anlattım pek bilmiyorum. Sadece anlıyorum ki eskiden benim de bir pusulaya ihtiyacım vardı. Nereden gelip nereye gittiğimi hele, hiç bilmiyordum. Sorunlarımdan biri buydu. Çocuklarım pusulam oldu. Bana kendimi onlar el yordamıyla buldurdu. Bir gün bu yazıyı okurlarsa, ki okuyacaklar, bilsinler istiyorum. Sayelerinde ben nereden gelip nerelere vardığımı bilebilen bir insan oldum. İyi de oldu.
Yonca “nereden nereye”
Paylaş