Paylaş
Bundan tam 4 sene önce bugün, yani 29 Şubat 2012 günü, kurumsalda son iş günümdü.
İstifamı, iş yerimdeki son günümün 29 Şubat’a denk gelmesini hesaplayarak vermiştim.
4 yılda bir hatırlamak için.
Öyle korkuyorum ki, tir tir titriyordum ayrılırken işten.
Kararımı duyan alakalı alakasız insanlar beni, şımarık, nankör, çılgın olarak görüyordu. Çoğunluk bana ne kadar yanlış yaptığımı söylüyordu.
Dünyanın en büyük şirketinde çok iyi maaşla çalışıyordum.
Şımarıktım ben. Evet, şımarıklıkla yargılanıyordum.
Bir gün nefis patronumun nefis karısı, “Yoncacım, kurumsaldan ayrılma kararı çevre etkisiyle bir matem gibi yaşanır, büyük travmadır” dediğinde ayıldım.
Çevre faktörü, elalem cümleleri beni resmen mateme sokmuştu, doğru.
Mesela bu gazetede yazıyor olmamı hiç kimse bir iş gibi görmüyordu.
Oysa ben hem yazıyordum, koşuyordum, üretken, çalışkan, azimli bir insandım.
İş kadınlığını bırak, koş ve yaz öyle mi!
Çıldırmıştım ben!
Mesela bir takım şeylerden ben seve seve fedakarlık ederken, ve bu bana hiç koymazken “eee tabi sonuçlarına katlanacaksın, yazık” tavırları türedi.
O da yetmedi, “Kendin ettin kendin buldun” edaları, en beteri de “kocasına güveniyor” imaları oldu. Etim sökülür gibi oldu bunu duyunca. Bunu ima edenlerle pek görüşmüyorum.
Ben devam ediyorum bildiğim şekilde.
Aile iç hukuğumuz sağlammış ki, dayanıyoruz bu saçmalıklara dört yıldır. Kolay değil. Zor.
Bu coğrafya genelde sana çözümlerden, yapabileceklerinden, en güçlü olduğun yönlerinden dem vurarak seni yüreklendirmiyor.
Kolay kolay kimse sana, “Yahu sen çalışkan insanın, elbet vardır bir bildiğin, sen yaparsın” diyemiyor şöyle içten.
Çok az kişi bunları söylüyor. Ve işte onlar hayat boyu hayat arkadaşın oluyor.
Uzun lafın kısası a dostlar,
Dört sene su gibi geçti. Ömrü hayatımda başıma gelmez dediğim şeylerle bir, yıkıldım, kalktım, düştüm, kalktım, boğuldum, tükürdüm, yaladım, sindim, sivrildim, devam ettim. Ediyorum.
Hafta sonu, dört senede Yonca ne olmuş, neler yapmış diye tek tek kağıda döktüm.
Kalakaldım.
Oldu mu bunlar gerçekten? Oldu, yaptım.
Hayallerim onlar benim.
Kimseye zararları olmadı, yok.
Faydaları bana, aileme, topluma çok.
Sonuçta ne gördüm biliyor musunuz?
Dör yılda 44 yılda yapamayacak olduğumu sandığım ve hayallerini ölümüne kurduğum şeyleri yaptım.
Hani bunları kazanca mala mülke döksem yemin ederim benden zengini yok.
Ormanım var benim daha neyim olsun!
Sağlığımı, çocuklarımı, hayatımı kazandım.
Şimdi, tam bu yüzden, bu yazı kendime armağan olsun.
Yoncacım, demek ki oluyormuş.
Yaz ki bilsin, korkan. endişelenen birileri daha varsa.
Yeni hayaller kurma vaktidir bugün.
Dört sene sonra yine oturup yeniden bilanço yapmak üzere kur hayallerini, çalışmaya başla.
Kim ne derse desin, sen kendinde kal. Kendine inan.
Haydi rastgele...
Yonca
“çok şükür”
Paylaş