Paylaş
Ben Ankara’ da doğdum, İstanbul’ da okudum; ama eş durumundan İzmirliyim.
Artık 35 de olduğuma göre, beni de bugünlüğüne İzmirli sayabilir miyiz sizce?
Hem şu anda il sınırları içinde de bulunuyorum J
Dere tepe düz gidip internet kafe kolluyorum.
Herkesin gıcık olduğu İzmir’ in kızlarına ben bayılıyorum.
İzmirli kızların 35’ lik kadın oluş şekilleri ile gurur duyuyorum.
Hem hayatı severek yaşayan, hem de kendini çok seven ve güvenen insanlardan kime ne zarar gelir ki?
Her gördüğüm simitçiden simit, pardon, “gevrek” alıp, her gördüğüm mısırcıdan, pardon, “darıcıdan” darı alıp, rakının her cinsinden içip, yine de Yeşil Efe’ den vazgeçemiyorum.
Balığın en tazesinden yemeye çalışıp, her kır kahvesinde çocuklarıma bir acı Türk Kahvesi’ nin 40 yıllık hatrını anlatıp, gözümü hayattan bir dakika ayırmıyorum.
Nefes alıyorum.
NEFES!
Çok hayal kurdum 35. yaşım için.
BEN yaşgünlerini çok severim.
Her sene en az iki kere kutlamak için her türlü maymunluğu denerim.
İnsanların hayatta en önemli günlerinin, en mutlu günlerinin, hayata geldikleri gün olduğuna inanır, o gün çok kahkaha atmalarını isterim.
Hani eskiden her mevsim her meyve olmazdı da, erik çıkınca ilkbaharda, ilk yediğimizde gülerdik ya, seneye de neşe ile yiyebilmek için... O hesap işte benimki.
Yaşgünümde çok gülerim.
Seneye de gülelim isterim.
Her yeni yaşı ile bir kadının ŞARAP gibi olduğuna inanır, yaşlandığını düşünerek karalar bağlayanlara pek bir ters düşerim.
Kadınların en iyi yaşları 30’ larında başlıyor iddia ederim.
35 oldum çok şükür!
Bakarken görmeyi öğrendim.
Artık bardakların yarısından daha fazlası dolu sanki.
Ya da,
Boşları doldurmanın yollarını bulmak kolaylaşır oldu.
Duyduğum sesleri dinlemeyi öğrendim.
Yediklerimi tatmayı, tattıklarımı hazmetmeyi öğrendim.
Yenilgilerden doğrulmayı genetik mucize sanırdım, meğer kadın olmanın bonusu imiş yeni öğrendim.
Sesim yoksa bağırmayı,
Ayaklarım yoksa koşmayı,
Ümidim yoksa hayal etmeyi öğrendim.*
“Hayatta, herşeye ve herkese, hakkettiği kadar mesai harcamak lazımmış” derdim eskiden.
Şimdiyse,
“Haketmediği kadar mesai harcamak şartmış” kabul ettim.
Meğer kaybedilecek hiçbirşey yokmuş.
“Sıkıysa kazanmak için uğraş” demeyi benimsedim.
Her sorunun çözülmesi için bir adet “iyi niyet” lazımmış, bir kenara not ettim.
Niyeti olmayanlar için üzülmek yerine de, tez zamanda kazansınlar diye dua ettim.
Hayatı “sevmek” üzerine kurmak ve yaşamak, “yermek” üzerine kurmaktan çok daha basitmiş tecrübe ettim.
Bu aldığımız nefes var ya nefes, bence herşeyden kıymetli.
Nefesimi kavga etmek yerine, anlaşmak için tüketmeye bayılıyorum!
İyi ki gelmişiz hayata!
Yaşamaya da, yaşlanmaya da değer bence!
Bana hayat şansı veren için, hayatı, hakkını vererek yaşamak en büyük sevap.
Sayelerinde 35 yıllık İNSANIM!
Teşekkür ederim fedakar aileme...
Ve bir de bana sevmeyi daha da çok sevdiren eşime!
Ben de...
Yonca
“Şüküriye”
Yıldızın hakkını vermesi gereken dip not: Yazımda sonu yıldızla biten 3 italik cümle bana ait değil. Cirque du Soleil’ e, yani, Güneş Sirki’ ne ve yaratıcılarına ait. Onları her seyrettiğimde, sayelerinde, insanın niyetinin ne olduğunu sorguluyorum. İyi mi, kötü mü olmak istiyorsun? Çalışmak mı, oturmak mı istiyorsun? Durmak mı, ilerlemek mi istiyorsun? Gülmek mi ağlamak mı, neyi tercih ediyorsun?
Paylaş