Paylaş
Dileği tutmaktan öte, dileğimi gerçekleştirmeyi istedim.
Kuru kuru istemek de yetmiyor; biliyorum.
Bir şeyi gerçekten, canının içinden istiyorsan eğer; istediğin şeyin gerçek olması için bir şey yapman gerekiyor.
Bir adım atman, yüksek sesle söylemen lazım.
Dünyayla paylaşman lazım.
Evrene ne istediğini, neden istediğini, nasıl istediğini, ne amaçla istediğini, açık ve net şekilde söylemen lazım.
Hiç utanmayacaksın söylerken de.
Eğer istediğin şey kimseye bir şey kaybettirmiyor, zarar vermiyor ve hatta en az bir şey kazandırıyorsa hele, neden istemekten ve söylemekten utanacaksın ki!
Değerli olan, içinde güzel hisler olan şeyleri dümdüz söylemekte zorlanırken; sinir, öfke gibi duyguları utanmadan çatır çutur söylüyoruz oysa.
Ne büyük bir tezat.
Geçen sene aylardan ağustostu. Dileğimi yüksek sesle dile getirmekle de kalmadım, burada, köşemde yazdım.
Tanıdıklarıma e-postaLAR attım.
Bazısına telefonLAR açtım. Yılmadan arayıp yüzsüzce hatırlattığım birkaç özel kişi var mesela...
Dedim ki:
“Bir ormanım olsun istiyorum. Ormanım olsun, yaşarken göreyim. Bana yaş günü hediyesi olarak düşünün veya ‘Şu dünyada benim de dikili bir ağacım olsun’ derseniz ya da sırf bu fikir hoşunuza gittiyse, TEMA’yla konuşup benim ormanıma özel açtığımız şu hesap no’suna fidan bağışı yapın. Fidan sayısı şu tarihe kadar 2 bin olursa, adıma bir ormanım olmuş olacak. ‘Yonca Ormanı’ olacak.
Hepimizin de bir ormanda dikili bir ağacı olacak. Şu hayata, doğaya bir orman armağan etmiş olacağız, hem de bunu yaşarken görmüş olacağız.”
Sonra da ekledim;
“Büyüdükçe hayallerimin peşinden daha büyük, daha azimli, daha sağlam, daha asi adımlarla koşar oldum. Zamanın arkasında kalmak veya peşinden koşmak yerine, zamanla eşzamanlı akar oldum. Mavi ve yeşil içinde büyümeyi, toprağa bulanarak doğaya dönmeyi istiyorum. Ormanda ağaç olup kök salıp, dallarımda kuşlarla, ölümsüz olmak istiyorum. Kimi insan 100 yıl yaşıyor hiç yaşamamış gibi, kimisi 27 yıl yaşıyor bin yıl gibi. Hayatta olduğun süreyi nasıl yaşayacağına karar verince, ölümsüz olmak da mümkün.”
TEMA, bana Urla-Kadıovacık’ta bir yerin koordinatlarını vermişti. Fidanlarım oraya dikilecekti.
Burada, Elele’deki köşemde, sosyal medya hesaplarımda yazdım. Tanıdığım, tanımadığım -yani yüz yüze tanışmadığım- güzel insanlar -ki her birinizin ismi soyadı TEMA’dan bana liste halinde verildi, adınız kalbime kazındı- ormanım için fidan bağışında bulundu.
VE OLDU!
Geçtiğimiz hafta Urla-Kadıovacık’ta, adıma dikili 2 bin 94 fidanlı bir ormanım oldu.
TEMA’dan fidan ve tabela tarihi için haber geldiğinde oğlumun mezuniyeti vardı, orada olmam imkansızdı. Bana fotoğraf yollamalarını bekledim, sizlerle hayatımın en güzel haberini paylaşmak için.
Arkadaşım Pınar Büyükgüral bana bir logo tasarlamıştı. 4 Yapraklı Yoncalı, arısı olan, imzam dediğim logo. Tabela için onay alırken, ona da izin aldık. Ormanımın tabelasında 4 Yapraklı Yonca ve arısı da var yani.
İçimdeki his tarifsiz bir minnet ve şükür...
Yaşarken bir ormanım olduğunu gördüm.
Ölümsüz oldum.
Ağaçlarımın kökleriyle suya, toprağa, hayata sımsıkı tutundum.
Onlar büyüdükçe ve dallarında kuşlar şakıdıkça gülümseyeceğim sonsuzca.
Çocuklarım, torunlarım... Düzeltiyorum; çocuklarımız torunlarımız hayatımız için bir şey yaptık, ölsem de gam yemem asla asla asla.
Başım göğe erdi desem yanlış anlamazsınız beni, biliyorum. Çünkü tam da öyle hissediyorum.
Hayalime destek veren, her birinize...
Şu pıt pıt atan kalbimi ebediyen gümbürdeten mutluluğa destek olduğunuz, bir ormanda dikili bir fidanla kendinizi de sonsuz kıldınız.
Bir ağaç kudretinde teşekkür ederim...
Ha işte şimdi gelsin o muhteşem dize BİZE!
“Bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine”
Kök saldık.
Hayat bulduk, hayat olduk, sonsuz olduk Ege’de.
Yonca
“Orman Çocuğu”
Paylaş