Paylaş
“Dijital Dönüşüm” sayesinde nasıl sosyal iş modelleri yaratırsak geleceğimiz için uzun vadeli fayda sağlarız diye kafa yorduk.
İş dünyasından STK’lara, akademisyenlerden basına kadar her kilit noktadan katılım vardı.
Çalıştaylar sayesinde aslında bir masanın etrafında ilk önce temsil edilen görüş ve/veya kuruma dair önyargılarımızı da kırıyoruz.
Çok bildiğimizi sandığımız konularda hiç bilgimiz olmadığını fark edip, olan bilgilerimizle de neler yapabileceğimizi keşfediyoruz.
Çözüme, harekete geçişe yönelik; sonuç odaklı tartışmalara bayılıyorum.
Çok kısa sürede onlarca yaratıcı fikir atılıyor ortaya.
Bilgi fazlalığından ve iletişim hızından dolayı kimi zaman ne çok şeyi kaçırdığımı ve yetişemediğimi de anladım.
Öyle çok ve iyi, işe yarar şey yapılıyor ki!
Mesela Vodafone ve Ege Orman Vakfı’nın beraber çalışıp geliştirdiği “Ormanlarımız yanmasın” uygulamasını bu çalıştay sayesinde öğrendim. Bu uygulama sayesinde orman yangınlarını önlemek mümkün.
Bir de yıllar evvel yazdığım “Zekiye Legoyapamazgil” yazıma yazdığı bir yorumla sanal ortamda tanıştığım, gönlünü tarımın iyileştirilip geliştirilmesine vermiş süper girişimci Tülin Akın’la aynı masada çalışma şansım oldu.
Tülin Akın, Vodafone’la birlikte “Çiftçi Kulübü” projesini hayata geçirmiş. Çiftçilere zamanında doğru bilgilendirme yaparak yanlış ve fazla sulamadan tutun, rüzgar ve yağış durumuna kadar haber veriyor. Su tasarrufundan, doğru ekime kadar çiftçinin ihtiyacı olan her bilgiyi ulaştırıyorlar.
Bu sayede mesela tarımda kadınların rolünden her türlü ihtiyacına kadar da inanılmaz bilgi edinerek, ihtiyacı karşılamaya yönelik çalışmalar yapıyorlar.
Ülkemizin sürekli yok edilmeye çalışılan tarımına katkı sağlamak için verilen bu uğraş müthiş!
Neden bizde bu cins haberler çok daha fazla yer almıyor, ben de buna kılım.
Basın olarak yapılana, iyi sonuçları takdir etmeye ve bu bilgileri de halkla paylaşmaya bir türlü odaklanamıyoruz. Varsa yoksa, felaket haberciliği!
Bu çalıştayda da yine aynı şeyi tespit ettik.
Fikirleri masa başında üretmekten öteye geçip sahaya inerek, soruna ve eksiğe dokunarak çözüm üretme çabasına girmemiz gerek.
Oturduğumuz yerden bir kalkalım hele.
Gençlerin ihtiyaçlarını onlardan dinlemeliyiz.
Engellilerle çalışmalıyız ki, çözümleri beraber yaratalım.
Gönüllülük esasını yaygınlaştırabilmeliyiz bu toplumda. Acıma duygusunun ötesinde bunun bir hak ve özgürlük olduğu bilinciyle harekete geçmeliyiz.
Özgün ve kişiye özel çözümler üretebilmek için birbirimize daha çok dokunmamız, birbirimizle harbi iletişim içinde olmamız gerek yani.
Sivil toplum kuruluşlarının bize toplumun hangi kesimlerinin neye ihtiyacı olduğunu net gösterecek inanılmaz bilgi bankaları, saha tecrübeleri var.
Her katıldığım çalıştayda, sürekli bunun altını çiziyorum.
STK’larımız önlerine sürülen her engele rağmen, toplumun en hassas noktalarında yılmadan uzun vadeli işe yarar yapıcı tohumlar ekiyorlar.
Benim için en önemli sosyal iş modeli bu işte.
İşimiz her neyse o işin içine duyarlılık, farkındalık eklemek.
Kuru kuru şikayet yerine, yapıcı harekete geçmek.
Dijital dönüşümün fayda yaratan yönüne odaklanıp bu sayede ormanları kurtarmaktan tutun da engelliler için yaşanabilir ortamlar yaratmaya; çocukların ve gençlerin eğitimine katkı sağlamaktan çiftçilerimizi bilgilendirmeye, haklarımızı öğrenmeye kadar pek çok bilgi almak, paylaşmak, yaymak mümkün.
İçinden iyilik ve fayda çıkarılamayacak bir şey yok.
İster birey, ister kurum, ister basın...
Yeter ki niyetin bu olsun.
Yonca
“niyetli”
Paylaş