FIRTINA öncesi sessizlik hakimdi, Adriyatik’in sakin sakin salınan, derin lacivert sularında... Kararlıydılar... "Dur" demek gerekiyordu artık bu Türklere...
Yapmıştı planını... Cepheden, göğüs göğüse dizilecek, saldırı anında "hilal" biçimine dönüşüp, öldürücü darbeyi sağ kanattan vuracaktı... Çünkü zekasına en güvendiği adamını, manevi oğlunu, oraya koymuştu.
Ve, gürledi toplar!
Vay anam vay...
5 saat...
Netice?
Canına okudu!
Andrea Doria, Osmanlı tokadının nereden geldiğini şaşırmıştı... Tırıs tırıs kaçarken, 128 gemisi batmış, 29 gemisi esir düşmüş, 30 bine yakın askerini kaybetmişti.
Zafer bizimdi...
Akdeniz de.
*
Bitirici darbeyi vuran, Barbaros’un o en güvendiği manevi oğlu, Edremit yakınlarındaki Kazdağı’nda doğmuştu. Çocuk yaşta atıldı dalgalara... Oruç Reis’in yanında pişti... Kanuni Sultan Süleyman’ın huzuruna Barbaros ile birlikte çıktı. Amiral oldu.
Çalışkan...
Zeki...
Kabiliyetliydi.
Gözünü budaktan sakınmıyordu.
Korku saldı yüreklere.
Vuruştu devamlı.
Aman vermedi.
Bir ara, Korsika’da baskın yedi, esir düştü. İzi kayboldu. Arandı, tarandı... 3 uzun yıl... Hangi karanlık zindanda olduğu bilinmiyordu... Barbaros, casuslarını gönderdi her yere... Ve, öğrendi... Cenova’da tutuluyordu. Küreğe vurmuşlardı... Barbaros, 100 parçalık armadasıyla gitti Cenova’ya, çağırdı şehrin valisini ayağına... Adeta "suratına tükürür" gibi, haykırdı: "Ya verirsin, ya şehrini kafana yıkarım!"
Verdiler çaresiz...
Barbaros, manevi oğlu için savaşı göze almıştı. O kadar değerliydi... O kadar güvenirdi ki ona, öz oğlunu bile ona emanet etmiş, yanına vermişti.
"Andrea Doria, benden çok ona kin beslerdi... Akıl almaz cüreti, görülmemiş zekası ve denizcilik dehasıyla, bütün kafir amirallerini yıldırmıştı."
Böyle derdi...
Övünürdü onunla.
*
O da çok vefalıydı ustasına karşı... Emrindeki levendlere ezberletmişti, bağırtırdı hep coşkuyla...
Deniz üstünde yürürüz
Düşmanı arar buluruz
Öcümüzü komaz, alırız
Bize Hayreddinli derler...
*
Şerefiyle hizmet etti.
Emekli oldu.
Cezayir’de gözlerini yumdu.
Dünya tarih defterine, Akdeniz’e nam salan, titreten, şanlı Türk amirali olarak kazındı.
*
O, Salih Reis’ti.
*
450 yıl geçti aradan...
*
Adını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deniz otobüsüne verdiler... Ve, dümene geçtiler!
*
Önceki gün, "kadırgalarını iğne deliğinden geçiren efsane amiral Salih Reis"in adını taşıyan deniz otobüsü, koskoca Marmara’da yer kalmamış gibi, gitti, kıpırdamadan, demirlemiş halde duran şilebe patlattı, kafadan, haaarrrsss diye.
Alt tarafı Yenikapı’dan Avşa’ya gidecek!
Çoluk çocuk 50 yaralı.
Salih Reis, oldu haşat.
*
Sormuşlar kaptana, "oha be birader, kör müsün" diye...