Adamcağız, stadyum kiralayıp, helikopterle falan, alt tarafı 10 bin kişilik mütevazı bir sünnet düğünü yaptı.
Burnundan geldi.
*
Ayıptır, ayıp.
*
Dışişleri Bakanımız, palyaçolar tarafından taşınan tahterevalliyle getirdiği oğulcuğuna, saltanat töreni gibi sünnet düğünü yapmamış mıydı? Beş yıldızlı otelin göbeğine padişah otağı gibi yatak kurdurup, ayak ucuna da davetlilerin gönlünden kopanı bırakması için "altın sandığı" koymamış mıydı?
*
Neymiş efendim, stadyumda helikopterli sünnet yapan adamcağız, oğlunu evlendirirken F16’ya bindirecekmiş... Ne var bunda? O kadar parası varken, planöre mi bindirsin?
*
Oğulcuğunu 10 bin kişilik Uluslararası Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda evlendirip, gönlünden kopanları takmaları için Türkiye’nin bütün kodamanlarını kuyruğa sokan, düğün yemeğini Dolmabahçe Sarayı’nda yediren, bin 500’ünü Ankara’dan getirip, 4 bin polisi koruma için seferber eden, kapısında 4 ambulans ile tam teşekküllü itfaiye ekibi bekleten ve devletin televizyonu TRT’de yayınlatan... Bu ülkenin başbakanı değil de, Brunei’nin sultanı mıydı?
*
İmam böyle yaptıktan sonra, cemaatin böyle yapmasının ne sakıncası var?
*
Üstelik...
Koskoca Cumhurbaşkanı olmasına rağmen, oğlunu sessiz sedasız basit bir nikáhla evlendirip, elektrik parasını bile cebinden ödeyen Ahmet Necdet Sezer, halkımıza kötü örnek olan bu sorumsuz davranışı nedeniyle kınanmadı mı?
*
Bırakın zavallı adamın yakasını, çocuğun pipisini kardeşim!
Yetti gari, mütedeyyin insanlarımızın örf ve ananelerine bu kadar saldırdığınız...