BEŞ dakka huzur yok memlekette, illa ki, hepimizi allak bullak edecek, kahredecek bir olay yaşanıyor, gün sektirmeden...
Hadi gelin bugünlük "rol" yapalım, "hayat normal devam ediyormuş gibi" başka konulardan bahsedelim... "Dünyanın en ünlü insanı kimdir" diye soralım, mesela.
*
Bence, Pele.
Futbolu 30 yıl önce bırakmasına rağmen, Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Avustralya’ya, 77 yaşındaki dedenin de, hiç seyretmeyen 7 yaşındaki çocuğun da, eğitimlinin de cahilin de, hatta, futbolla alakası olmayan anneannelerimizin bile tanıdığı bir isim.
Pele.
Başka hiçbir insanın "ün"ü, onunla rekabet edemez.
*
Yazmaya fırsat bulamadım, geçen hafta Türkiye’ye geldi. "Sürdürülebilir Başarı" başlıklı bir konferans verdi. Başarı için "takım oyunu"nun şart olduğunu anlattı, 400 bin doları aldı, gitti.
Konferansı dinleyen işadamları pek mutlu olmadı. Çünkü, "O kadar para verdik, bilmediğimiz bir şey anlatmadı" dediler.
*
Madem öyle... "Dinlediğiniz halde, bilmediğiniz şey"i ben anlatmaya gayret edeyim.
*
Nedir Pele?
Futbolcu diyenler yanıldı.
"Kimdir" diye sormadım, "nedir" diye sordum, nedir Pele? Yani, anlamı nedir?
*
1940’ta, Brezilya’nın hayli fakir eyaleti, Minas Gerais’in Tres Coracoes kasabasında dünyaya geldi. Elektriği, suyu, kanalizasyonu olmayan, sıfatı kasaba, kendisi adeta taş devrini yaşayan, zavallı bir yer... O doğdu, kasabaya elektrik geldi. Gariban gecekondularında cılız ışıklar saçan ampuller yanmaya başladı. Babası, bunu bir "müjde" gibi kabul etti, oğluna, ampulü icat eden Edison’un adını verdi. Edson Arantes do Nascimento... Ohio’da doğan Amerikalı zengin mucit, Brezilya’da doğan bu çelimsiz bebeğin adaşı olmuştu... Minik Edson, babasının izinden gitmek istiyordu. Babası futbolcuydu. Hatta, bir maçta 5 kafa golü birden atarak, Brezilya futbol tarihine geçmişti. Ama, o yıllarda futboldan şimdiki gibi servet kazanılmadığı için, bu büyük yeteneğin ailesi sürünüyordu... Neyse, Edson da başladı mahalle aralarında top koşturmaya... Allah vergisi yeteneğiyle, önüne gelenin belini kırıyordu. Bir gün, rakip çocuklardan biri, sinirlendirip, oyununu bozmak için "Pele" dedi ona... Edson sinirlendi hakikaten, "Ben Pele değilim, Edson’um" diye bağırdı. Zayıf noktayı gören öbür çocuklar da, "Pele’sin işte, Pele’sin" diye üsteledi, kavga çıktı. Edson, ağlaya ağlaya evine gitti, "Neden alay etmek için bana Pele diyorlar" diye sordu. Babası bilmiyordu. "Boşver" dedi, "üzerinde durma, unutulur..." Unutulmadı. Çocuklar acımasızdır o yaşlarda... Okulda, mahallede, her gören "Pele, Pele" diye sesleniyordu Edson’a... Kızlar bile. Edson deliriyordu bu duruma... Nefret ediyordu bu lakaptan. Ama kurtulamadı. Yapıştı üstüne... Pele aşağı, Pele yukarı, Edson mecburen oldu, Pele... İleriki yıllarda "dünyanın en çok kazanan futbolcusu" olan bu çocuk, ilk kontratını, ayda 10 dolar maaşla imzaladı. Ayda 10 dolar... Sonrasını biliyorsunuz... 1282 gol attı, 1959’da bir sezonda 129 gol attı, 6 maçta 5’er gol, 30 maçta 4’er gol, 92 maçta 3’er gol attı. 3 Dünya Kupası kazanan ilk insan oldu. Hiçbir olimpiyata katılmamasına rağmen, Uluslararası Olimpiyat Komitesi tarafından "yüzyılın atleti" ilan edildi. Efsane oldu... Ama hálá bu "Pele" lakabından nefret ediyordu. Röportajlarda sordular, "anlamını bilmiyorum" dedi. Koskoca Brezilya’da, Pele’nin anlamını bilen yoktu. Portekizce’de böyle bir kelime yoktu... Dünya basını seferber oldu. Aradılar taradılar, Karayip Adaları’nda böyle bir yanardağ olduğunu tespit ettiler. Ama o da "Pelee"ydi. Yani, iki e’li... Üstelik, Pelee, yerel inanışa göre, "yanardağ tanrıçası"ydı. Yani, kadın! Olmaz ki... Netice alınamayınca, bu sefer bilim adamları devreye girdi. Arandı, tarandı... Yunan mitolojisinde izine rastlandı. Dediler ki, "Akhilleus’un babası Peleus’tu, olsa olsa, odur!" İyi de, Pele nerede, Peleus nerede... Yazılışı, söylenişi bile farklı... Üstelik, Pele’ye bu adı takan Brezilyalı gariban mahalle arkadaşı nereden bilsin Peleus’u birader? Mecburen işin ucu bırakıldı.
*
Anlamı dünyada bilinmeyen Pele, dünyanın en ünlü ismi olarak kaldı!
*
Bugün bile soruyorlar Pele’ye, "Ne düşünüyorsunuz" diye... "Ben Edson’um, Pele’den nefret ediyorum ama bunu dünyaya anlatamadım" diyor.
"Kıssadan hissem" şu...
*
Mal iyiyse...
"Başarı sürdürülebilir" oluyor, işini, nerede, hangi isim altında yaptığının önemi yok. Örnek, Pele.
Mal kötüyse...
Markaya istediğin kadar yatırım yap, alla pulla, havagazı... Örnek, çok.