Baro’metre

Basın’ın bu dönemde iyi bir sınav verdiği söylenemez.

Meslektaşları hapisteyken, Dolmabahçe Sarayı’nda basın özgürlüğü gecesi tertipleyip, fonda ince müzik eşliğinde, avanta viski yudumlayarak, limon sosunda hıyar yemeleriyle hatırlanacaklar.
İstisnaları tenzih ederim...
Sansüre gerek bırakmayıp, otosansürün feriştahını uygulayan, bildiğini yazarak değil, bildiğini yazmayarak kazanan, halkın gerçekleri öğrenme hakkına hizmet etmek yerine, ninni söyleyen, tirajlar çakılırken, manşetlerde havayi fişekler patlatan, ekranlarda pembe tablo çizenler topluluğu olarak anılacaklar.
*
Sermaye’nin bu dönemde iyi bir sınav verdiği söylenemez. Çocuklarının geleceğini, parayı balyaladıkları memleketimizde değil, el âlemin memleketlerinde gören, yurttaşların özgürlüğü her alanda kısıtlanırken, beşer metrelik duvarlar arkasındaki villalarında huzurla yaşayabileceklerini zanneden... Yarın öbür gün, bu dönem’in hesabı kitabı yapıldığında, susma sustukça sıra sana gelecek’i sıra kendisine gelene kadar kavrayamayanlar olarak anılacaklar.
*
Sendikalar, ha keza.
Maalesef, sarı basın’dan bile daha cart sarı olarak hatırlanacaklar.
*
Sanat camiası’nın da, bir elin parmakları kadarı hariç, bu dönemde iyi bir sınav verdiği söylenemez. Sanat dediğin, ister transatlantik ol, ister filika, iskeleden halatları koparıp attığın an başlar. Sanatın özüne, ruhuna, mantığına aykırıdır bağımlı olmak... Duba olarak anılacaklar.
*
Akademik çevreler’in bu dönemde iyi bir sınav verdiği söylenemez. Lifli gıdalar, pilatesin faydaları, buzulları eriyen kutup ayıları gibi, kokmaz bulaşmaz mevzularda adeta saksağan misali şakıyan, susmak bilmeyen akademisyenlerimiz... ÖSYM rezaleti, çağdışı eğitim, Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, dövülen, tutuklanan üniversite öğrencilerinde, dut yemiş bülbül olarak hatırlanacaklar.
*
Aynı dönemde...
Aynı basınç uygulandı.
Baro’metre ölçtü.
Her yurtsever baroyu tek tek yazmaya kalksam buraya sığmaz; en başta İstanbul ve Ankara barosunun avukatları, evrensel ilkelere ve onurlarına sahip çıkan, susmayan, direnen... Birey’i kul olmaktan kurtaran hukuk devleti, yargı bağımsızlığı ve demokrasi mücadelesinde tırsmayıp, mertçe, toplu halde tavır koyan... Alnı açık, başı dik kalmayı başaran “meslek grubu” olarak hatırlanacaklar.

*
Ve yarın, tarihi gündür.
Sen’den ben’den değil...
Güçbirliğinin vaktidir.
*
Çünkü...
“Birilerinin akil”ine değil...
“Ortak akıl”a ihtiyaç var.
*
Profesör Metin Feyzioğlu’nun güçbirliğiyle Türkiye Barolar Birliği Başkanı seçilmesi... Bu memleketin geleceğine dair, her platformda, bütün seçimlerin aynı “ortak akıl”la kazanılacağı “umudu”dur.
Yazarın Tüm Yazıları