Paylaş
Altay’ın Büyük Altay olduğu seneler.
Ligde rakiplerini hallaç pamuğu gibi atan siyah-beyazlı ekip, Türkiye Kupası’nda da fırtına gibi esmektedir.
Önce Ülküspor’u, ardından Gençlerbirliğini silkeler. Çeyrek finalde Beykoz’u eledikten sonra yarı finalde Beşiktaş’ı devirip, adını finale yazdırır.
Finaldeki rakibi Galatasaray’dır.
21 Haziran’da Alsancak Stadı’nda oynanan ilk maç 0-0 biter.
Hesap 28 Haziran’daki rövanşa kalır.
O sezon ligde Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın çok gerisinde kalan Galatasaray, kupayı müzesine götürmeye kararlıdır.
Ordu Milli Takımı ile 28 Haziran’da Doğu Almanya’ya karşı forma giyecek üç önemli futbolcusu Talat, Uğur ve Ayhan’ı Altay’a karşı oynatabilmek için rövanş maçını 29 Haziran Pazartesi gününe aldırır.
Ancak ertelemeye Altay’ın tepkisi sert olur.
O günlerde henüz 38 yaşında gencecik bir Lejyon gazisi olan Başkan Rıdvan Burteçin, 60 ihtilalinin kadroları tarafından Federasyon Başkanı yapılan Kurmay Albay Muhterem Özyurt’a rest çeker:
“Ya bu maç pazar günü oynanır, ya da biz sahaya çıkmayız...”
İnanmaz kimse...
Öyle ya, kolay mı kupayı elinin tersiyle itmek.
Kolay mı federasyona posta koymak.
Maç günü gelir çatar.
Mithatpaşa Stadı mahşer yeri gibidir.
Önce Galatasaray çıkar tünelden. Ardından yardımcıları Veli Necdet Arığ ve Sabahattin Ladikli’yle birlikte Romen hakem Nicolae Mihailescu sahadaki yerini alır.
Ama Altay takımı ortalarda yoktur.
15 dakika bekleyen Mihailescu, Galatasaray’ı kupa şampiyonu ilan eden düdüğü çalarken, Rıdvan Burteçin İzmir’de şu tarihi açıklamayı yapmaktadır:
“Kupayı kaybettik ama sporda ahlak mücadelesinin meşalesini yaktık. Onu söndürmemeye çalışacağız...”
Yıl 2010
Giresunspor Altay’ı dörtlüyor...
Kılıçarslan elinde kılıcı, tribünlere saldırıyor...
Küfür etmeyi yöneticilik sananlar basın toplantısını basıyor...
Kulübede olması gerekenler tribünde...
Tribünde olması gerekenler koltukta oturuyor...
Ah Rıdvan amca ahhh!
Paylaş