Hey gidinin "Sex and The City"sinin filmi de geldi nihayet. Sinema versiyonu mini etekli kızkardeşin eteğini çekiştiren domestik ablası gibi olmuş ama bu kıtlıkta ölüsü bile yeter. İkisinin ortak noktalarıysa modaya olan zafiyetleri...
Şu sıralar "Sex and The City"nin filmi hakkında yazmayanı budaklı meşe odunuyla kovalıyorlar sanki. Eh, madem filmi seyrettim, ben de eksik kalmayayım dedim. Bilmeyen kalmadı ama bir kez daha ilan edeyim, mevzu seks, şehir (New York, hatta Manhattan) ve moda üçgeninde ilerliyor.
Maalesef bu coğrafyalarda seks de şehir de bitik konular. Yaşadığımız üçüncü dünya metropollerinde mini eteklerinizi savurarak dolaşmak ancak moda dergilerinde olur. İncecik topuklu Manolo Blahnik ayakkabılara toka edeceğiniz 500 dolarınız olsa bile, onlarla şehircilik rezaleti sokaklarımızda yürüyemezsiniz. Seks ise bambaşka bir hikaye. Haydar Dümen Beyefendi’nin kafasında ağarmamış tek bir saç kalmadı, anlata anlata dilinde tüy bitti. Erkekler kadınlarla seviştikten sonra üzerlerine beton dökme arzusu duyduğu sürece seksten rahat rahat bahsedemeyeceğiz, bilesiniz.
SEKS VE ŞEHİR OLMADIYSA MODA
O zaman iki yanlış (seks ve şehir) bir doğruyu (moda) götürmesin diye sadece moda hattında kalalım. "Sex and The City: Movie"de diziden tanıdığımız isimler tam kadro yer alıyor; esas kızsa elbette Carrie (Sarah Jessica Parker). Kahramanlarımız (Carrie, Miranda, Samantha ve Charlotte) hem yaşlanmış hem de uslanmışlar. "Her gece barda gönlüm hovarda" şekilleri evcil hayatlara dönüşmüş, ayrıca herkesin uğraşıp durduğu bir sabit adamı da var.
Neyse ki, kahramanlarımızın moda merakı ve şıklığı baki. Filmin kostümlerini de dizininki gibi Patricia Field yapıyor. Ne var ki, kahramanlarımız artık olgun yaşlarında olup ağırlaştıkları için kıyafetlerini sergileyecekleri sosyal ortam az. Bu sorun da karakterlere Arnavut gelinleri gibi kıyafet değiştirip durarak çözülmeye çalışılmış. Hatta bazen bizzat gardıroplara özel çekimler yapılarak kıyafetler gösterilmiş.
KADINLAR İÇİN PORNO
Kahramanlar filmde de karakterlerini yansıtacak şekilde giyinmeye devam ediyor. Carrie; süper kaslı vücuduyla en olmadık kıyafetleri bile komik olmadan taşıyor. Miranda; güvenli ve sade işkadını tarzını sürdürüyor. Charlotte; sıkıcı ve hanım hanımcık bir Jackie O özentisi ve Samantha; zengin, seksi ve gösterişli...
Orijinal versiyonu için kadınlar için porno (bodice ripper diye tabir edenler de var) diyebileceğimiz "Sex and The City: Movie"de moda ve eğlence bayat bir romantizmin (ve de muhafazakarlığın) gölgesinde kalmış bir miktar. Yaratıcıları da bunun farkında olmalı ki, telaşlı bir işgüzarlıkla filme modayla ilgili yama gibi sahneler eklemişler. Filmin, kahramanlarını geçkin Barbie’ler gibi giydirmek dışındaki moda atraksiyonlarıysa bir defile ve Vogue çekimi sahnesi.
VOGUE’DAN MÜTHİŞ DESTEK
Vivienne Westwood’lu defile sahnesi biraz aceleye getirilmiş ve yasak savma kabilinden hazırlanmış olsa da Vogue çekimi gayet heyecan verici. Efsanevi editörleri Anna Wintour’u Candice Bergen’in canlandırdığı dergi, tarihinde ilk kez koridorlarında çekim yapılmasına izin verdi. Carrie’nin Vera Wang’den Oscar de la Renta’ya Lanvin’dan Christian Lacroix’ya kadar envai çeşit gelinlikle poz verdiği dergi çekimi cidden başarılı. Çekimin sonunda Westwood imzalı görkemli bir gelinlikte karar kılındığını fısıldayalım.
Kadınların yiyip yiyip kilo almadıkları, kış ayazında incecik elbiselerle gezindiği ve iğne topuklarla sokaklarda koşturduğu alternatif bir evrende yaşamınızı hedonizme adamak çok kolay. Böyle bir evrende, elbette bir çift gece mavisi Manolo Blahnik bütün sorunları çözer. Filmde olduğu gibi...
Helena Christensen
Farkındayım, bu bölüm genellikle teneşirden ya da huzurevinden sesleniyor. Kanlı canlı gençten perilere pek yer veremedik, öyleyse yaşasın Helena Christensen! Dünyanın en güzel Peru (anne) ve Danimarka (baba) melezi olan Christensen’in 90’lı yıllarda dünyanın en ünlü top-modellerinden biri olduğunu biliyorsunuz muhtemelen. Şimdilerde taze bir 40’lık olan bu güzel kadın, kanaatimce dünyanın en iyi giyinen kadınlarından biri aynı zamanda. İskandinav rafineliğiyle Güney Amerika sıcaklığının aynı bedende buluşmasından mı bilinmez, Christensen eklektik ve yaratıcı tarzıyla sürüden hemen sıyrılıyor. Rock dünyasından bolca sevgilisi ve arkadaşı olan Helena müzikten ve sanattan esinlenerek gayet başarılı kombinasyonlar yapıyor. Ona vintage da bohem hippi havalı karmakarışık giysiler de çok yakışıyor. Şu sıralar stilini biraz sadeleştiren Christensen, ünlü avangard Nylon dergisinin fotoğrafçılarından. Bir başka marifeti de New York’ta "Butik" adlı bir ikinci el dükkanının ortağı olması. Entelektüel merakları Christensen’ın modaya bakışını alternatif bir noktaya götürmüş desek, yeridir. Bu arada kendisi -eskisi kadar olmasa da- modelliğe devam etmektedir.
MODA AJANS
Herkes için tasarım
Atılımdan atılıma koşan Boyner’den hayırlı bir yenilik daha: ’Designer’s Corner’. Ankara Panora ve İstanbul İstinyePark’taki Boyner’lerde memleketimizin tasarımcılarına ayrılmış reyonlar var. Bu reyonlarda Gamze Saraçoğlu, Simay Bülbül, Aida Pekin, Deniz Kaprol, Ebru Günay, İdil Tarzi, Mehtap Elaidi, Arzu Kaprol, Bahar Korçan ve Sertaç Delibaş gibi isimlerin yarattıklarını bulmak mümkün. Fiyatlar makuldan bir tık yukarıda olsa da tasarımcı kalitesinden taviz verilmemiş.
Galata kuledibi yeniden
Yukarıda fotoğraflarını gördüğünüz afili kol düğmelerinin adı "Space İnvaders" ve takı tasarımcısı Aida Pekin’in imzasını taşıyor. Sadece Pekin’in değil, neredeyse yetmişten fazla sanatçı ve tasarımcının şaşırtıcı işleriyle tanışmak istiyorsanız istikamet bir kez daha Galata. "1. Galata Tasarım Festivali"nde yemek tasarımından kağıt sanatına, çikolatadan takı tasarımına kadar yok yok. Tarihi unutmayın; 4-8 Haziran.
Oku bakalım ’C’, oku bakalım ’A’
Ana haber bülteninde acayip bir haber vardı; muhabirimiz muhtelif havuzlara gitmiş ve taşlı bikinilerle normal bikiniyi karşılaştırıyor, mahallemizin güzel kızları da karınlarını içeri çekerek poz veriyor. Mesela şuymuş, bikinilerin üstündeki parlak kristaller (halk arasında savarovski) fiyatı üç katına çıkarıyormuş. Halbuki C&A mağazalarında çeşit çeşit bikiniler neredeyse semt pazarı fiyatına satılıyor, merak etmeyin parlakları ve taşlıları da var.