Zinada makul bir orta yol olmalı

Tarım ve Köy İşleri Bakanı Prof. Dr. Sami Güçlü, mütevazı, sakin, güler yüzlü, çelebi bir Konyalı köy çocuğudur. Ekonomi profesörüdür, Sakarya Üniversitesi’nin eski dekan yardımcısı ve öğretim üyesidir.

Muhafazakardır, beyaz altın nikah yüzüğünü sağ eline takar, eşi Emine Hanım’ın başı örtülüdür. Yemekte bıçağı sol eliyle, çatalı ise sağ eliyle kullanır, içki içmez...

Sami Güçlü, bir ayı aşkın süredir Hollanda’dan Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’ya kadar uzanan bir dizi gezideydi. Geçen sabah haber geldi ki, bakan bey İstanbul il sınırlarından giriş yapmış. O halde yemek borcumuzu ödemenin tam zamanı. Hemen Rasim Özkanca’ya telefon, Lütfi Kırdar’daki Borsa Restaurant’da Hürriyet masası hazır. Hoş geldiniz Sayın Bakan, ne arzu edersiniz, et veya balık?.. Ya jumbo karidese ne dersiniz, ya da enginar, kalamar ızgara, ahtapot, barbunya, belki de tandır?.. Sayın Bakan, afiyet şeker olsun, bu arada biraz da zina ile karışık kuru fasulye konuşsak nasıl olur?.. Öyle ya, her ikisi de şu anda Türkiye’nin en önemli gündem maddeleri. Bir de buna Atatürk Orman Çiftliği’ni eklemek geldi içimizden.

Önce şu dille destan zinayı soralım, 80 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti’nin 54 yaşındaki üniversite öğretim üyesi, profesör ve bakanına.

- Ben de zinanın son gündeme gelişiyle ilgili konularda bilgi sahibi değilim; ne oldu, nasıl, nereden çıktı bilmiyorum. Geçtiğimiz Bakanlar Kurulu toplantısında bu konuda galiba bir görüşme olmuş. Yurtdışında olduğum için o toplantıya katılamadım, sonradan da fikir sahibi olmadım. Sayın Başbakanla bu konuda herhangi bir iletişimimiz olmadı, zaten benim görev alanım içinde de değil.

Yener Bey, bu konuda size kişisel düşüncemi söyleyeyim; aileyi korumaya yönelik birtakım düşüncelere sahip olabiliriz ama, içinde yaşadığımız zaman dilimi, toplumun genel durumu, dünyadaki genel gelişmeler ve dahil olma konusunda yürüdüğümüz Avrupa Birliği çerçevesi içindeki gelişmelerle bir ahenk kurulmalı. AB yolunda bu kadar mesafe almışken daha dikkatli olmalıyız, daha özen göstermeliyiz diye düşünüyorum. AB konusunda bu kadar gelişme gösterirken, bununla ilgili konularda tereddüt uyandıracak hususlardan uzak durmalıyız.

Toplumu birleşik kaplar gibi düşünelim, çok yönlü özelliklerinin, birikimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir haldir. Toplumun genel gelişmesi, ahlaki, beşeri ilişkiler ve hayatla ilgili alanlarda gelişmenin bir sonuncu. Zina yasakla ortadan kaldırılması mümkün olan bir şey değildir. Bu konunun makul bir orta yol bulunarak sonuçlanmasının doğru olacağını düşünüyorum.

Fasulye ithaline izin verebiliriz

Fakir fukaranın can simidi kuru fasulye son aylarda oldu bir altın, fiyatlar almış başını gidiyor. Nedeni o ki, birileri aylardır yoksulun sofrasını gözünü dikmiş, ha Allah kuru fasulye stokluyor. Kimilerinin derdi zina, çoğunluğun derdi ise kuru fasulye.

- Kuru fasulyede durum şu Yener Bey: Türkiye son 5 yılda kuru fasulye üretimini arttırdı, tüketiminden daha fazla üreten bir noktaya geldi. İthal ettiğinden kat kat fazlasını ihraç eden bir ülke konumunda. Son 3 yıldır kuru fasulye üreticilerinin elinden hep aynı fiyatla çıkıyor, ortalama 600 bin lira. Bu da kuru fasulye fiyatlarının piyasada diğer ürünlere göre nispi olarak düşük olması anlamına geldi. Şu anda piyasa bunu biraz telafi ediyorken, bazı spekülatörler, ramazanın yaklaşmasını da fırsat bilip stok yapmaya başladı. Buradan sizin aracılığınızla spekülatörlere sesleniyorum, yapmayın aksi halde çok rahatsız olacaksınız. Çünkü Türkiye’nin bu seneki kuru fasulye üretimi geçen seneden daha fazla, 260 bin ton. Buna ilave olarak bizim elimizde de 30 bin ton stok var, toplamı 290 bin ton eder. Türkiye yükselen fiyatla ihraç da edemeyeceğine göre bu iç piyasaya kalacak. Şu anda hasat mevsimi devam ediyor, eylül sonunda piyasaya bol miktarda fasulye çıkacak. Her şeye rağmen fiyatlar çok yüksek olmaya devam ederse, o zaman tüketiciyi ithalat izni dahil bazı tedbirler almaya kararlıyız.

Atatürk Orman Çiftliği fonksiyonunu tamamladı

Sahi, Atatürk Orman Çiftliği’ne en son ne zaman gittiniz?

- Atatürk Orman Çiftliği her şeyden önce bir maddi miras, bu özelliğini koruyup geliştirmemiz lazım. Biz değerlerimizi, toplumumuza ve ülkemize büyük hizmetler etmiş, son dönem içerisinde Türk toplumunun bugün bölgesinde varlığı, itibarı, zenginliği ve bugün bir Ortadoğu ülkesi olmaktan çıkıp AB üyesi olma konusundaki yola biz onun döneminde çıkmışız. Bunun başka bir izahı yok, dolayısıyla biz o yolda yürüyoruz. Atatürk Orman Çiftliği tarımsal fonksiyonunu artık tamamlandı; orasını Türkiye’nin çok prestijli bir yeri haline getirmeliyiz. Bunu yaparken çok hassas davranmalıyız.

Hayvancılık için doğuya dev proje

Önümüzdeki sene doğu bölgemizde hayvan ıslahı konusunda çok önemli bir gelişmeyi ortaya koyacağız. Büyük potansiyele rağmen oradaki en temel sorun hayvan varlığının verim seviyesinin düşük olması. Mesela Kars’ta 500 bin hayvan var, ortalama süt verimi 5 kilo. Hayvan vasfını iyileştirmek için yapılan suni döllenme faaliyete katılan hayvan sayısı 2 bin. Bugün hayvan başına günde 25 kilonun altında süt alan işletme ekonomik değil. Bunun geliştirmek için o bölgede ıslah edilen hayvan sayısını 40 bin rakamına ulaştırmamız lazım.

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin geçmişteki rolü değişti, eskiden çok büyük miktarlarda alım yapıyor ve büyük stoklar bulunduruyordu. 2001’den beri hem daha sınırlı stok yapıyor, hem de piyasadan daha az mal alıyor. Geçen sene 1 milyon ton civarında mal almıştık, bu sene 2 milyon tonu biraz geçecek. Güvenlik stokları eskiden daha uzun süreliydi, son zamanlarda bir aylık miktara indirildi.

Tohumculuk konusunda geldiğimiz noktayla övünmeliyiz, geçen 10 yılda çiftçimize verdiğimiz sertifikalı tohumluk yılda ortalama 50 bin tondur. Bu sene tahıl üreticimize 300 bin ton veriyoruz ve bunun tamamına yakın kısmı bizim Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü TİGEM’in çiftliklerimizde üretildi. Bu tablo sektörün içinde olan insanlar açısından inanılmaz büyük bir gelişmedir.
Yazarın Tüm Yazıları