Türk siyasi yaşamının anıt ismi Bülent Ecevit, Yener Süsoy'a verdiği röportajda, yolsuzlukla suçlanmasını ‘‘çok komik bulduğunu’’ söyledi. Ecevit, ‘‘Türkiye'de ilk kez bütün yolsuzlukların üzerine giden 57. hükümetin başında ben vardım. İşadamından bakanına kadar, herkes hakkında her türlü soruşturma yapıldı’’ dedi.
Siyasete ihtirasla bağlı bir yapım yoktur
Belki kızacak ama, bir zamanlar adı dağlara taşlara yazılan ‘‘Karaoğlan’’ın siyasi sonu böyle olmamalıydı.
- Haklısınız ama, keşke görevimi rahatça bırakabilecek bir duruma gelmiş olsaydım. Hep şu olay da bitsin ondan sonra görevden ayrılayım düşüncesi içindeydim. Benim de, Rahşan'ın da siyasete ihtirasla bağlılık gibi bir yapımız yok, olaylar sürekli birbirini izledi. İkimiz de kurucusu olduğumuz DSP'nin üzerine titremekten kendimizi alıkoyamadık. Seçime günler kala grubumuzun yarısı kesip atılıyor, bir parti için çok ciddi bir kriz. Bu arada bir de benim hastalığım ortaya çıktı. O aşamada ben de partiyi bıraksaydım büsbütün felaket olurdu. Şu anda çok sağlıklıyım, bunun için GATA'ya çok teşekkür borçluyum. Her gün genel merkezimize gidip arkadaşlarla önümüzdeki yerel seçimler için çalışıyoruz. Göreceksiniz DSP bu seçimlerden çok başarılı çıkacak, yüzde 1 artık çok geride kaldı.
Sayın Süsoy, gençliğimde daha çok şey yapabilmiş olmak isterdim ama, gene epeyce bir şeyler yaptım. Çalışma Bakanlığım sırasında işçi haklarının gelişmesine büyük katkılarda bulundum. Türkiye'nin dış politikasına yenilikler getirmek için üzerime düşenleri yaptım. Açık yüksek öğrenimi başlattım, bunu inşallah daha da geliştirmek lazım. Nüfusumuzun hálá yüzde 40'ından fazlasını oluşturan köylülerin de kurtarılması için köy-kentlerin hayalini uzun yıllar Rahşan'la birlikte besledik, bu yüzden alay konusu bile olduk. Halbuki bu sayede köylü devlete yük olmadan kentlileşmiş olacaktı. Bunun en başarılı örneğini Mesudiye yaptı, köylülerin büyük çoğunluğu orada çoluk, çocuğuyla kentli olarak yaşıyor. Eğer iktidardan düşmeseydik bu yıl yaklaşık 30 grupta daha köy-kent kurulmuş olacaktı. Amerika çok büyük ilgi gösterdi, önümüzdeki yıl 300 milyon dolar yollayacaktı, daha hızlı çalışırsak daha arttıracaklardı. Bu arada Dünya Kalkınma Bankası da bunu kırsal kalkınma modeli olarak gösterdi. Köy-kentleri kamuoyu tam kabul etme aşamasına girdi, maalesef iktidar değişti ve rafa kaldırıldı.
Haksızlığa alıştığım için yapılana gülüp geçiyorum
Söze Yüce Divan'a atıfta bulunarak başlayalım dedik, Bülent Bey hiç beklemediğim bir kahkaha attı.
- Sayın Süsoy, biz bunca yıllık siyasal hayatımızda bu gibi haksızlıklara alışığız ama, son yapılan o kadar komik ki, sadece gülüyoruz. Kendimi değil, birlikte görev yaptığım arkadaşları düşünüyorum, hepsine iftira ediliyor. Aslında AKP kendi yolsuzluklarını örtmek için 57. hükümeti kendine hedef seçti. Halbuki cümle álem bilir ki benim başında bulunduğum o hükümet, Türkiye'deki bütün yolsuzlukların üstüne giden ilk hükümettir. Şimdi AKP ortaya çıkıp sanki bu araştırmaları ilk kez kendisi başlatıyormuş gibi davranıyor ama, kimse inanmıyor. Bizim hükümetimiz döneminde en büyük işadamından kimi bakanlara kadar her türlü soruşturma yapıldı, sonunda bakan arkadaşlarımızdan bazıları istifa etti. Kim böyle bir hükümete yolsuzluk iftiraları atabilir, mümkün mü? Ne ben 57. hükümetin başbakanı olarak bir yolsuzluğa göz yumdum, ne de çalışma arkadaşlarım benden habersiz bu gibi işler yaptı.
Amerika’nın askerimize yaptığı bizde düşmana bile yapılmaz
Bülent Ecevit, Amerika ve Amerikalıyı iyi tanıyor olmalı. Robert Kolej'de okudu, 1954-55 yıllarında Winston Salem Journal'de konuk yazarlık yaptı, 1957'de Rockfeller bursuyla sekiz ay Harvard Üniversitesi'nde sosyal psikoloji ve Ortadoğu tarihi üzerine çalıştı. Haşhaş, Kıbrıs Barış Harekatı, ambargo mücadeleleri de cabası.
- Amerikalıların Süleymaniye'de askerlerimize yaptığı muamele düşman subaya bile yapılamaz. Bu olay dünya diplomatik ilişkiler tarihinde eşi görülmemiş bir terbiyesizliktir. Amerika'yla ilişkilerimiz çığırından çıktı, başında bulunduğum hükümetler döneminde Amerika böyle bir şeyi düşünmeye bile cesaret edemedi. Kuzey Irak'ta birkaç yıldan beri sembolik de olsa etkili biçimde askeri birliklerimiz var. Çünkü sürekli olarak Kuzey Irak'tan Türkiye'ye terörist sızmalar oluyordu. Amerika şimdi o askerleri çıkartmamızı istiyor, bu bölgeye sizden hiçbir asker gelmesin, çünkü klanlar öyle istiyor diyor. Bunu kabul edemeyiz, kendilerini uzak tutup Müslümanı Müslümana kırdırmak da istiyorlar. Biz oraya gideriz ama, kendi bildiğimiz gibi, kendi ulusal çıkarlarımızın elverdiği şekilde. Amerika istiyor diye Basra'da, Tikrit'te şurada burada halkla karşı karşıya gelmek üstümüze vazife değil. Bizim Irak halkıyla, hatta Saddam yönetimiyle hiç sorunumuz olmamıştır.
Bodrum’a 40 yıldır gitmedim
Bugüne kadar sevgili eşiniz Rahşan Hanım'la birlikte Bodrum'da, Çeşme'de ya da Marmaris'te şöyle ayaklarınızı uzatıp el ele bir kaçamak yapmayı hiç mi düşünmediniz?
- Bu sorunuzun eleştirel bir yönü var, kendimize hiç vakit ayırmadığımız doğru, bunda haklısınız. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler buraların tadını çıkarıyor, ben çıkaramıyorum. Bodrum ve Marmaris'e tatil için hiç gitmedim, ayrıca oraları son kez 40 yıl kadar önce gördüm. Gençliğimizde bir yerde Rahşan'la denize girelim dedik. Sığ suda ilerlemeye başlamıştım ki, baktım vatandaşlar iskemlelerini deniz kenarına atmış bizi seyrediyor. Kimseyi rahatsız etmemek için sessizce oradan ayrıldık.
Rahşan, MHP’yi eleştirmeye mecburdu
Rahşan Hanım'ın ‘‘İçinde eli kanlı katiller var’’ dediği bir partiyle, nasıl oldu da ortaklık yaptınız?
- Rahşan o konuşmayı benim onayımla yapmadı ama, bugüne kadar birbirimize hiç emrivaki olmamıştır. Rahşan o sözleri söylemek zorundaydı, yakın geçmişte karşılaştığımız olayları önlemek zorunda olduğunu hissediyordu. Bana ‘‘Bunu yapmazsam kendi partimiz içine sindiremez, çok rahatsız olur’’ dedi. Sayın Bahçeli çok olgun davrandı, kendi partililerini başarıyla yumuşattı. Sonradan çok iyi oldu ilişkilerimiz, zaten dünyada ve Türkiye'de çok şey değişmeye başlamıştı, kaldı ki başka çare de yoktu.