Bingöl Valisi Hüseyin Avni Coş, çalışmaktan bir türlü gidemediği konutundaki hasarı, ilk kez Hürriyet'le gördü ve şaşırdı. Hayretler içerisinde Yener Süsoy'a dönen Vali Coş, aynen şunları söyledi: ‘‘Yener Bey, ben bu evden iyi ki sağ çıkabilmişim...’’
‘BİNGÖL yaylalarının mavi dumanlarına, gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına’ (Kemalettin Kamu).
Bingöl'ün 80 günlük valisi Hüseyin Avni Coş, kendi oturduğu konutun depremde ne hale geldiğini ilk kez görürken şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Deprem olur olmaz makamına koşan Coş o saatten beri bekár yaşadığı lojmanına dönmemiş, kendi söküğünü dikemeyen terzi durumunda yani. Isparta Eğirdirli Coş'la sabaha karşı duvarları şahrem şahrem çatlamış makamında kuşburnu içerken, ‘‘Beyefendi, Vali Bey, siz buradan, biz de Çeltiksuyu'ndan dışarı çıkamadık. Hazır şu anda kimseler yok, bizi lojmanınıza götürün, bakalım deprem vali konağına diş geçirebilmiş mi?’’ dedik. ‘‘Yener Bey, buyurun gidelim. Bu sayede ben de konutta neler olduğunu ilk kez görmüş olurum’’ demesinden 3 dakika sonra Karşıyaka'daki konutunun önündeydik.
POLİSLER ARABA İÇİNDE NÖBETLEŞE YATIYOR
Kapıya geldik ki ne görelim; polisler, korumalar arabalarının içinde nöbetleşe yatıyorlar. Konutun tam karşısına bir çadırkent kurulmuş ama Vali Bey'e torpil geçip bir tane çadır vermemişler. Evinin içine girmemizle birlikte, depremin 2 katlı vali konağını da nasıl perişan ettiğini gördü. Depremden bu yana evine ilk kez gelen Vali Coş da şaşkınlık içindeydi. Salonun yıkık duvarlarında oluşan çatlaklardan gökteki yıldızlar sayılabiliyordu. Şöminenin mermerleri yerlere düşüp kırılmış, avizeler paramparça olmuştu. Ziyafet masası, üstüne düşen tuğla ve taşlarla parçalanmış, sandalyeler yere devrilmişti. Nadide kristal bardakların sıralandığı büfe, içindekilerle birlikte tuz buz olmuştu. Alt kattaki çalışma odası, mutfak, banyo da depremden nasibini yeterince almıştı. Bina 1986'da bittiği için herhangi bir yasal kovuşturma yapılması mümkün değil.
Bahçeye çıkıp konutun çevresinde dolaşmaya başladığımızda gördüklerimiz daha da ürkütücüydü, Coş'un yatak odasının balkonu tümüyle göçmüştü ama farkında değildi. Vali Bey şaşkınlık içinde, ‘‘Yener Bey, ben bu evden iyi ki sağ çıkabilmişim’’ dedi. Şaşkınlıktan gözü gibi baktığı, kendi yetiştirdiği çileklerin üstünde yürüdüğünün bile farkında değildi. Bu arada korumalardan biri, ‘‘Efendim, Boğaziçi Üniversitesi havuzun kenarına bir deprem cihazı yerleştirdi. En sakin yer orasıymış’’ demesin mi? Vali Coş, coştu, ‘‘Kardeşim, valinin evine cihaz takılıyor, valinin haberi yok’’ diye yarı şaka, yarı ciddi.
MİLLİ EĞİTİM'İN HATASI DA OLABİLİR
Çeltiksuyu Yatılı Okulu için kimin ipini çekilecek; müteahhidin mi, yoksa idarenin mi?.. Bu konuda Bingöl'de rivayetler muhtelif.
Binanın çöküp enkaz haline gelmesinin birkaç nedeni olabilir. Mesela zemin etüdü yapılmadan, deprem kuşağında olmayan bir bölge için geçerli olabilecek projenin deprem kuşağında uygulanması gibi yanlış bir tatbikat olabilir. Müteahhit inşaatı bu projeye göre yapmışsa, hata onayı veren Milli Eğitim'in olur. Siz de gördünüz, yıkılan okulumuzun zemini dereye yakın dolgu bir toprak olduğu için yumuşak. Bir başka ihtimal de müteahhidin küçük hesaplar peşinde koşup malzemeden çalması olabilir. Gördünüz, aynı müteahhidin yıkılan okulun yanında yaptığı derslik enkaz haline gelmemiş, yandaki lojmanlar da ayakta kalmış. Bunların belirlenmesi için başsavcımız yıkılan okulla ilgili soruşturmayı hemen başlattı, laboratuvar testleri için beton bloklardan numuneler aldırdı. İkinci aşama, okulun yapımında hangi müteahhidin sorumlu olduğunun belirlenmesi. Çünkü 1996'da başlayıp 1998'de biten inşaatta iki müteahhit değişmiş. Önce okulun enkaz haline gelmesinin nedeni bulunacak, sonra da bunun hangi müteahhit döneminde yapıldığı ortaya çıkarılacak. Ondan sonra güvenlik kuvvetlerine talimat verilip mesullerin savcılığa celbi, ifadesinin alınması, gerekiyorsa tutuklanması safhaları gelir. Kimse merak etmesin, suçlular neredeyse bulunup yakalanır, kanundan kaçılmaz.
CHP’li Sirmen’i aklayan vali de benim
Hüseyin Avni Coş 1959 Isparta Eğirdir doğumlu. Yıllardır, eşi Zeynep, iki kızı Nihal (16 yaşında) ve Tuğba (11 yaşında) ile ailece İstanbul Bahçelievler'de oturuyor. Vali Coş, kızlarının eğitimine engel olmamak için Bingöl'de bekár yaşıyor. Bahçede bunları sakin sakin anlatırken söz dolaştı geldi...
‘‘Rica ederim Yener Bey, ben Tayyip Erdoğan'ı aklayan vali filan değilim. Bazıları gibi 3. derece memurken vali olmadım. Ben 1. derecenin 4. kademesine gelmiş 22 yıllık mülki idare amiriyim. Ben bugüne kadar yüzlerce vali çıkarmış Mülkiye Teftiş Kurulu'ndan vali oldum. Herkes vali olabilir ama herkes Mülkiye Müfettişi olamaz. Devletin en gizli yerlerinde çalıştım, terörün en sıkışık zamanında 4 yıl Olağanüstü Hal Bölge Vali Yardımcılığı yaptım. Mülkiye Başmüfettişi olarak Sayın Başbakanımız hakkında yaptığım en son incelemede kendisi cezaevindeydi. Cezaevinde olan bir zatın, devir değişip başbakan olacağını, dolayısıyla hazırlayacağım rapor sayesinde de bana bir diyet borcu olacağını öngörebilecek ölçüde müneccim değilim. Üstelik benim o raporu hazırladığım dönem 28 Şubat sürecinin en şiddetli olduğu dönemdi. Mevcut siyasi otorite de Tayyip Erdoğan hakkında mümkün olan her türlü işlemi yapabilmek arzusundaydı. Müfettiş raporu neticede uzman bir kişinin kanaatinin yansıtır, bununla kimsenin nihai olarak aklanması mümkün değil. Bakanlık benim görüşümün hukuki dayanağını yetersiz bulsaydı konuyu bir başka müfettişe verirdi. Bakanlık benim görüşüme katılsa bile tarafların yargıya itiraz etme hakları var. Aklamanın eşanlamlısı beraat ettirmedir, bu yetki hukuk sistemimizde sadece mahkemelere aittir. Ben 8 yıllık Mülkiye Başmüfettişliğim sırasında 200'den fazla rapor yazdım. Bunlar arasında şimdi CHP milletvekilleri olan İzmit Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen'le, Çanakkale Belediye Başkanı İsmail Özaydın da var. Sayın Sirmen için yazdığım raporda da, kendisine isnat edilen konuların hukuk sistemimize göre suç oluşturmadığı kanaatine vardığımı belirttim. Ben sonuna kadar hukuk devletine inanırım, herhangi bir kişinin, partinin değil, devletimin adamıyım.
Tahrikçi, dışarıdan
Bingöl Valiliği'nin önünde yaşanan o unutulmaz ateş seslerini canlı olarak görüp de tüyleri diken diken olmayan varsa...
Güvenlik kuvvetlerine kimse emir vermedi, onlar kendiliğinden havaya ateş açmış. O anda telsizle muhabere merkezini anons ederek benim emrim olmadan ateş edilmemesi talimatını verdim. Polisle vatandaş arasında gerginlik oluşmaya başladığını görünce klasik bir yöntem olan polis-jandarma değişimini yaptırdım.
Emniyet müdürümüz tansiyonu düşürmek için bakanlık onayıyla geçici görevle Ankara'ya alındı ama yasal olarak hálá Bingöl İl Emniyet Müdürü'dür. Şunu da unutmamak lazım: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'na göre polis, korumak, kollamakla yükümlü olduğu yerlere bir tecavüz vuku bulduğu takdirde belayı defetmek için son çare olarak silah kullanabilir. Doğrudan vatandaşa yönelik kurşun sıkma olayı asla yok, hastane kayıtlarına da baktım. Müracaat eden 5 vatandaşımızda kurşun yarası yok, sadece düşme kalkma, taş atma sonucu meydana gelmiş berelenmeler var. Yener Bey, ilimiz kırsal kesiminde azımsanmayacak miktarda bir terörist grubunun barınmaya çalıştığına dair bilgilerimiz var. Bu teröristler lojistik ikmallerini yerleşim yerlerindeki milis, şehir kadrosu dediğimiz sempazitanları aracılığıyla sağlıyor. Bunlar hem örgütün siyasi amaçlarına yardım için her konuyu istismar edip propaganda yapıyor, hem de gerektiğinde dağ kadrosuna adam temin ediyor. İstihbarat birimlerinin bilgilerine göre olaya karışanların bir bölümü Bingöllü değil, çoğu Diyarbakır, Elazığ ve Muş'tan gelen kişiler.
KİN GÜTME YOK
Bunlar polisin kamera ve fotoğraf kayıtlarıyla ortada, şimdi bu kişilerin kimlikleri tespit ediliyor. Hukuk devletindeyiz, konu incelemeye alındı, gereken yapılacak. Hukuk devletinde şahsi hesaplaşma olmaz; devlette, devlet görevlisinde kin gütme yoktur.
‘Vali taşlandı’ demesinler diye içeri girdim
Beyefendi, eğri oturup doğru konuşalım; hiç mi özeleştiri yapmazsınız, hiç mi kusurunuz yok bu olayda?
Vali yardımcısı arkadaşlarımdan biri Marmara Depremi'nde çalışmış, tecrübeli diye bana verilmiş. Vilayette ilk gün yaptığım toplantıda bana komitelerden, kriz merkezinden söz edince biraz da sert bir şekilde, ‘‘Kardeşim bunları geç, burası Bingöl, terörle mücadelede 1. sıradaki il. Buradaki vatandaşın psikolojisi değişiktir, tahrike müsaittir, sıkıntı çıkar, toplumsal bir olay meydana gelebilir. Hemen ilde 5 bölge tespit edip çadır taleplerini almaya başlayın’’ dedim. Ne yazık ki, bunları gerçekleştiremediler ve protesto grupları hızla oluşmaya başladı. Halkın karşısına çıkıp bir konuşma yapmak istedim ama karşımda beni dinlemeye niyetli bir topluluk yoktu. İçeri geçip İçişleri Bakanım Aksu'ya durumu arz ettikten sonra, bir kere daha dışarı çıkıp konuşmak istedim. Taşlar, pet şişeler fırlatılmaya başlanınca içeri girdim, aksi halde ‘‘vali taşlandı’’ gibisinden sıkıntılar olacaktı. Yan sokağa bakan camlarımız kırılıp, polis otoları tahrip edilmeye başlanınca polis havaya ateş atmak durumunda kaldı. Netice itibarıyla polis de depremden etkilenmiş, onun şokunu yaşıyor. İstirahat edemeden aralıksız nöbet tutmuş, psikolojik gerginlik içinde. Yener Bey, çok açık söylüyorum ki, özeleştiri yaptığımda kendimde hiçbir hata bulamıyorum. Gelen çadırın tamamını dağıttım, elimde olmayan çadırı dağıtma yeteneğim yok. Depremin hemen ardından kurtarma ekiplerini organize edip anında hızla faaliyete geçmelerini sağladık. Bu sayede 114 öğrencimizin hayatı kurtarıldı ki, bu yüzde 60'ın üstünde bir oran demektir.
Sadece 2 kişide var
Silaha meraklı
Bingöl Valisi Hüseyin Avni Coş'la sıcak makamında başladığımız sohbete, yaz ayazında konutunun bahçesinde devam ettik. Ateşli silahlara olan merakını, 12 tabanca ve 4 tüfekten oluşan koleksiyonunu, Türkiye'de sadece 2 kişide olan tekli ve üç darbeli atış yapabilen F-93'ünü ise İstanbul'a ilk gelişinde göreceğiz.
Depremden sonra Hürriyet’le gezdi
Bingöl Valisi Hüseyin Avni Coş, oturduğu konutu depremden sonra ilk kez Yener Süsoy'la birlikte gezdi. Gezdikçe de hayrete düştü... Çünkü konutun içi de, dışı da çatlaklar içindeydi... Valilik konutunu böyle yapan, gariban aile çocuklarının gittiği okulu nasıl yapar, gördük...