Tayyip Bey'in bana kızdığı gece

Genel başkanken bir gece yaptığımız telefon konuşmasında bana kızdı. Alınmasını kararlaştırdığımız ek vergileri kendisine anlattım, ‘Olmaz, zaten Türkiye’de vergiler çok yüksek, yazık bu vatandaşa’ diye bana çıkıştı, sonunda, ‘Ne yaparsanız yapın’ dedi. İleride daha büyük problemlere yol açmamak, kısaca ülkenin selameti için o tedbirleri almamız şarttı.

Tayyip Bey'e hükümet kuruluncaya kadar, ‘Ağabey’ dedim, şimdi ise ‘Başbakanım’ diyorum. Tayyip Ağabey ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında hiçbir fark yok. Öncelikle çok dürüst, sözüne güvenilir bir insandır, işini çok iyi takip eder. Yener Bey, Başbakanımız bütün konuları bizlerle istişare eder, bana hiçbir zaman 'Şunu şöyle yap' dememiştir şimdiye kadar. 'Böyle bir durum var, sen şuna bir bak' gibilerinden yaklaşır. Gerekli her konuyu istişare ederiz, önemli olan Türkiye için doğru olanı yapmak. O da bana güveniyor, bu konuda en küçük bir sorunuz yok.

Bakanlık koltuğuna oturuncaya kadar; 'Türkiye'de vergi oranları çok yüksek, mutlaka hemen düşmeli' diye şikáyet ederdim. Fakat gelince gördüm ki, devletin borç durumu, gelir-gider dengesi gerçekten dikkat edilmesi gereken noktalarda. Bu arada öteki sorunuza da cevap vereyim, biz IMF'yle anlaşmalarımızda hiçbir zaman işin para yönünde olmadık. İki sene boyunca oradan gelecek toplam para iki milyar dolar, bizim bu sene ödeyeceğimiz borç rakamı ise bu sene borçlanıp da ödeyeceklerimiz dahil 90 küsur milyar dolar. Bir o kadar da gelecek sene ödeneceğini düşünün. IMF'yle anlaşıyor olmanın asıl önemli noktası, hükümetimizin uygulamakta olduğu ekonomi politikalarının uluslararası finans kuruluşları tarafından da bir bakıma onaylanması. Bir başka deyişle, 'Türk hükümetinin uyguladığı ekonomik politikalar Türkiye için gerçekten doğrudur' güvenini dünyaya vermek.


ZEYNEP BABACAN


Ali’yi en çok hanımlar seviyor


Ali'yle üniversite 3. sınıfta okurken 1994 Eylül'ünde tanıştık. Daha önceden tanıdığım kız kardeşleri Ali beni görsün diye ailece bize geldiler. Birbirimizi beğendik, baş başa ilk görüşmemiz Gaziosmanpaşa'daki Papazın Bağı'nda oldu. İki ay sonra söz kestik, 1995'te de evlendik. Eskiden haftanın en az iki günü dışarıda yemek yerdik, özellikle İtalyan, Çin lokantalarına giderdik. Son aylarda 03.00'ten önce eve gelmiyor. Bakıyorum Ali'yi hanımlar daha çok seviyor, onu kendi çocuğu, kardeşi gibi görüyor. Anneler babalar onu örnek, güvenilir bir aile çocuğu olarak gösterir zaten hep. Yaşça büyükler bile ondan akıl alır.


Uzakdoğu mutfağının meraklısıyım, çok iyi suşi yaparım


Yemek yapmaktan değil, yemek yemekten iyi anlarım, damak zevkim iyidir. Uzakdoğu, özellikle Tayland mutfağına meraklıyım, bilhassa suşi hastasıyım. Amerika'dayken bir Japon arkadaşım bana suşi yapmasını öğretti, iyi de beceriyorum.

Zeynep ve ben tam bir vahşi doğa tutkunuyuz, çok özel izinlerle girilebilen Malezya'daki yağmur ormanlarında geçirdiğimiz üç günü unutamayız. Kerem'i alüminyum sırt çantasında taşıyıp dağ tepe yürüdük, böcek turlarına katıldık.

Ben de, Zeynep de Kuran'ı Arapça'sından okuruz ama hafızlığımız yok.

Ailece Sezen Aksu hayranıyız, hem kendisini, hem de yetiştirdiklerini severek dinleriz. Aksu'nun bütün şarkıları dinleme listemizin başında yer alır.

Amerika'dayken 18 delikte oynayan iyi bir golf oyuncusuydum ama, Ankara'da golf sahası yok. Bir de kayak yapmaya meraklıyım, Aspen'den Palandöken'e kadar bir çok yerde paralel yaptım. Bakan oluncaya kadar Zeynep'le Eymir Gölü etrafında bisiklete binerdik.
Yazarın Tüm Yazıları