Rıza Pehlevi, aklını Türkiye ile bozmuştu

Türk Dışişleri’nin 61 yıllık anıt diplomatı Haluk Bayülken, anılarını Hürriyet’e anlattı.

Bayülken, arkadaşımız Yener Süsoy’a İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Türkiye’ye karşı büyük bir kıskançlık beslediğini söyledi.

- İran Şahı Rıza Pehlevi aklını Türkiye’yle bozmuştu, niye Türkiye’yi NATO üyesi yaptılar da, beni yapmadılar diye. Dışişleri Bakanı olarak İran Şahı Rıza Pehlevi’yle 3 saat baş başa konuştum. CENTO’dan da kendisini iyi tanıdığım için biliyordum, Şah her zaman Türklere karşı nazikti ama, kıskançlığı gözlerinden okunurdu. Aslına bakarsanız İran hep bizimleymiş görünür, her fırsatta da kazığını atar. Şah’la görüşmemiz aramızda bir petrol boru hattı kurulmasıyla ilgiliydi. Şah Pehlevi, nazik bir şekilde ‘Benim 5 milyar dolarlık petrol gelirim var, sizin Başbakanınız İnönü 300 milyon dolarlık ihracat yaptık övünüyor. Buna rağmen sizi

NATO’ya alıyorlar, biz giremiyoruz’ dedi. İran’la boru hattı meselesi halledilmeyince konudan haberdar olan Irak Devlet Başkanı bu işe atladı. Moskova ziyaretinden dönerken Ankara’ya sürpriz bir iş ziyareti yaptı.

Arkasından bendeniz kendilerini ziyaret için Bağdat’a gittim, müthiş bir ilgiyle karşılandım. Ankara’ya dönerken yanımda Türkiye’nin ilk ve son petrol boru hattının önerisi vardı.

O ZAMANLAR SADDAM’IN HİÇBİR KIYMETİ YOKTU

- O zamanlar Devlet Başkanı El Bekr’in parti işlerindeki yardımcısı, hiçbir kıymeti olmayan Saddam Hüseyin’di. Sonra El Bekr başta olmak üzere hepsini zehirleyip öldürdü, zorla başa geçti. Kıbrıs meselesi için Cumhurbaşkanı Korutürk, beni Bağdat’a gönderdiğinde Saddam’la görüştüm. Adamı ilk anda gözüm tutmadı, bu adamdan bize hiçbir hayır gelmez dedim. Türkleri hiç sevmediği sözlerinden, gözlerinden okunuyordu. Nitekim Türk sefirinin verdiği davette bütün kabine vardı, Saddam efendi teşrif etmedi.

BÜYÜKELÇİLİĞİMİZİN DUVARIYLA KONUŞTUM

- Londra Büyükelçiliği’ne tayin olduğumdan birkaç ay sonra rezidansta 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı daveti verdim. İki katlı binanın bütün odalarını açtık, her yer tıklım tıklım doldu.

Davet bitti, herkes gittikten sonra arkadaşlar gecenin çok parlak geçtiğini söyleyip beni kutlamaya başladı. Onlara teşekkür ettikten sonra elimle sus işareti verip duvarlara doğru yüksek sesle konuşmaya başladım; ‘İngiltere’nin milli günlerine Ankara’da Türkiye’nin başvekili gidiyor, nasıl oluyor da İngiltere Dışişleri Bakanı bu akşamki davetimize katılmaz? Daha önce büyükelçilikte arama yaptırmıştık, bir şey çıkmamıştı. Nasıl oldu bilmiyorum, o geceki konuşmamdan sonra bütün davetlerimize İngiliz bakanlarının hepsi geldi maşallah.

KENAN EVREN: ORDU SİZİ İSTİYOR

- Evren Paşa, 12 Eylül’ün tam ertesi günü beni telefonla

aradı; ‘Haluk Bey, siz bizim değişmez dışişleri bakanımızsınız,

sizinle mukayese edilecek hiç kimse yok. Bu sefer Milli Savunma Bakanlığını rica ediyoruz sizden, çünkü ordu ismine, şahsiyetine güvenilir, hürmete layık Milli Savunma Bakanı olarak sizi görüyor’ dedi. Ben askerzadeyim, baba tarafım baştan aşağı asker. Ben de askerleri severim, zaten babam mani olmasaydı ben de asker olacaktım. Askere yabancı bir gözle değil, olduğu gibi bakıyorum. Militarist bir ruh taşımıyorum, her Türk gibi ben de askerimi severim.

BM SEKRETERLİĞİNE ADAY GÖSTERİLDİM

- Genel Sekreterliğine aday gösterildim. Sene 1970, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri arkadaşım U Thant çekiliyor, yerine bir namzet aranıyor. Irak Büyükelçisi beni çok sevip sayardı, El Aksa yangını oluyor, bunlar Hicaz sefirinin arkasında gitmiyor. Talimat almadan bütün Arapları ben alıp götürüyorum U Thant’a. Bunlar o sırada bana gelip ‘Sen bütün adayların hepsinden üstünsün, her şeyi biliyorsun, başta biz herkes seni seviyor, niye sen olmuyorsun?’ dedi. ‘Bak dostum, farz edin ki aday oldum, siz oy verirsiniz, bu asambledeki 117 üyenin 110’undan da alırım. Fakat bir kişi var ki, asla bana oy veremez, yakın dostum olduğu halde’ dedim. Biz NATO’nun en önde gelen üyesiyiz, bulunduğumuz coğrafyayı da düşünün. Sovyetler Birliği benim lehimde oy verirse kendini inkar etmiş olur.

Rus oyuyla reddedilmiş adaylığım memleketime hangi şerefi getirecek? Bana yapılan bu teklifi ve şahsi görüşlerimi Ankara’ya rapor olarak yazdım, arşivlerde duruyor olmalı. Şu bilinsin ki, Amerika’nın sözünü dinlemeyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin vaziyeti pek parlak olmaz. Bakınız Kofi Annan’a, durumunu ne güzel idare ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları