Türkiye'nin tek terrakotta ustası Denizlili Necip Savcı, taş toprakla, resimle uğraştığı için bazılarının kendisine dinsiz dediğinden yakındı.
Kuran okuduğunu, ama hocaların konuşmalarını yanlış bulduğu için namaza gitmediğini söyledi. Necip Usta'nın eserlerini ise en çok Amerikalılar satın alıyor.
Eserlerime en çok Amerikalılar meraklı
Necip usta bahçedeki son derece basit fırından çıkardığı yeni eserlerini hem gösteriyor, hem de içini döküyordu. Yine gülerek, yine sitem etmeden.
- Bu işten bugüne kadar hiç para kazanamadım, devamlı masraf ettim. Geçen sene sergi için 600 parça eser aldılar benden, 200 tanesinin karşılığı olarak 900 milyon lira verdiler, ötekiler kayıp. Ben para kazanmayı değil, çok iyi, çok değişik eserler yapmayı düşünürüm hep. Şimdi satışlar çok iyi, dünyanın her yerinden gelip beni buluyorlar. Bizim zengin grupları da çok alıyorlar, mesela Koçlar'ın kadın olanları. Üniversitelerde çalışan yabancı hocalar çok alıyor, en çok Amerikalılar meraklı. Ben bu seramikleri kimse beğensin diye değil, önce kendim için yapıyorum. Biliyorum ki, ben beğendikten sonra onları bütün toplum beğenecek. Kendimin beğenmediği bir seramiği kimse beğenmez yani. Nasıl olsa adam alıyor, şurası da olmayıversin demek, benim için iyi bir şey değil. Böyle yaparsam onun zararını ilerde muhakkak çekeceğimi biliyorum.
Kuran okurum namaza gitmem
Araziye çıktığım zaman arabanın içinde bağıra bağıra ezan okurum, sesim güzeldir. Kuran'ı Arapça okumayı babamdan öğrendim. Namaza gitmiyorum diye köyde kızanlar olabilir. Şimdiki hocalar değişik mesela, devamlı yanlış konuştukları için gitmiyorum. Mesela resim günah diyorlar, beni dinsiz gibi gösteriyorlar. Amaç sadece iyi Müslüman olmak değil, her şeyin iyisini yapacaksın.
Çorbayı çok severim, et yemeyi sevmem, ayda bir sefer içki içerim. Bir bardak şarap içtiğim zaman daha randımanlı oluyorum, daha iyi resimler, desenler yapıyorum.
İsrail’e götürmek için çok yalvardı
Necip usta sigarasından öyle derin bir nefes çekti ki, sanırsınız dumanı ayaklarından çıkacak.
- İsrail asıllı İsviçreli Jacop adlı tabiat uzmanı bir profesör, bir sene burada yanımda kaldı. Bizim birader yaptığım ufak antik kap kacakları orada patronuna hediye etmiş. Patron da başkasına, o başkasına derken benim çömlekler sonunda Yahudi bilim adamının eline geçiyor, çorap söküğü gibi araştırıp en sonuda beni bulmuş. Bir ay bana yalvardı İsrail'e götürmek için, gitmedim. Bu işi onunla beraber İsrail'de yapmamı, çocuklarımı Avrupa'da üniversite dahil okutacağı garantilerini verdi. O yaşlı adam bir sene boyanın hammaddesini öğrenmeye çalıştı, ben de o öğrenmesin diye yanında hiç yapmadım.
Bir ölüm olacağını önceden hissederim
Altıncı hissim çok kuvvetli, mesela bir ölüm olacağını önceden hissederim. Bu köyden, yakın bir çevreden, yakın bir akrabadan birisi ölecekse kesinlikle hissederim. O gün mutlaka bir ölüm olacak ama, kim olduğunu bilmiyorum yani, anlatabildim mi? O zaman çok sinirli olurum, çocuklarla bile konuşmam, herkesi terslerim. Rüya görmem, rüyaya da hiç inanmam.
UFO’yu kızımla birlikte gördüm
UFO'yu bizim kızla beraberken evvelki sene gördük burada. Sarı mavi ışıklıydı, ağır ağır köyün üstünden geçip kayboldu. Akşam 20.00 filandı, uzun sigara purosu biçimindeydi, arkasından şimşek gibi ışıklar saçıyordu. Burası antik bir yer yer, herhalde bir ilişkileri var Yener ağabey, inan bana. Yaptığım iş itibariyle benimle de ilişkileri olabilir. Bizi buraya onlar yerleştirmiş, bu kabiliyeti vermiş olabilir. Bunları anlatınca bizim oğlan Hasan, bana deli gözüyle bakar, inanmaz. Sonra bizim hanım da görmüş, onunki daire şeklindeymiş.