Paylaş
- Yener ağabey, 1996 benim hayatımın akışının değiştiği yıldır. Kazandığım bütün paraları anneme veriyorum, o çok mutlu, kardeşim okula gidiyor, hayatımız düzen içinde. Casino'dan ayrıldıktan sonra önce bir deri, son da bir butikte kasiyerlik yapmaya başladım. Bir sonbahar akşamı evde arkadaşlarımla otururken bana neden bir güzellik yarışmasına katılmadığımı sordular... O gece televizyonda Best Model'in reklam jeneriğine rastladım. Ertesi gün form doldurup İstanbul'a gönderdim. Bu arada Mersin'deki bir mankenlik ajansında bir ay yürüme dersi aldım. Mankenlik ajansının sahibi Murat beni ve annemi Toros'una bindirip İstanbul'a getirdi. Hiç uyumadan saatlerce yol gelip yarım saat rötarla elemelerin yapılacağı Maslak'taki Princess Otel'e geldik. Hemen makyajım yapıldı ve podyuma çıktım. İlk 20'ye girdiğim açıklanınca sevinçten havalara uçtuk, ağladık. Yarışmadan sonra otel parası vermemek için arabayı Yeniköy'de deniz kıyısına çekip arabanın içinde uyuduk ve sabah yeniden Mersin'e doğru yola çıktık. Sonra büyük yarışma, birincilik derken bugünlere kadar geldim.
Yarışmada birinci seçildikten sonra İstanbul'da kalıp mankenlik yapmak istemedim. Ben söylemesi ayıp, ellenmemiş, koklanmamış bir kızdım. Çocuk yaşta işe başlamışım, onlar nerde disko, orada bar yaşamış. Onlar benim, ben de onların yaşadıklarını bilmiyordum. O yaşta İstanbul'un kurtlarına güzel bir yem olurum diye korktum. Mersin'deki evimize üç kuruş giriyordu ama, çok huzurluyduk. Bunları düşünerek teklifleri reddedip Mersin'e geri döndüm. Bu arada Erkan Özerman, Best Model'in Dünya Yarışması'na katılmam gerektiğini söyledi. O yarışmada da ‘‘gelecek vaat eden’’ unvanını aldım.
Paylaş