Dünyanın sayılı karaciğer cerrahlarından Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye'de organ bağışının çok acınacak durumda olduğunu söyledi.
Müslümanlıkta organ bağışının yasaklanmadığını belirten Prof. Kalayoğlu, arkadaşımız Yener Süsoy'a muhafazakár zihniyetlerin egemen olduğu İran ve Suudi Arabistan'da bile bizden daha fazla organ bağışı olduğunu belirtti.
Arabistan ve İran’da bile bağış bizden fazla
Nüfusumuzun yüzde 10'unda Hepatit B olduğu söyleniyor, böbrek hastası da çok fazla. Türkiye'de senede 600 karaciğer, 2 bin böbrek yapılması lazım, insanlarımız göz göre göre ölüyor Yener bey.Ben ilahiyatçı değilim ama, Müslümanlıkta organ bağışının günah olmadığını, peygamberimizin böyle bir söz söylemediğini biliyorum, Allahın emri de böyle değil. Bağışlanan organ boşa gitmiyor, hayat veriyor. Karım, ben, çocuklarım noterden imzalı senet yaparak organlarımızı bağışladık, neyimiz varsa alsınlar. Cennete gideceksem ciğersiz de alacaklar, cehenneme gidecekseniz zaten gerek yok. Suudi Arabistan'da, İran'da organ bağışı bizden daha fazla. Yüzde 100 ölecek bir insan bağışlanan organla yüzde 100 yaşıyor. Bugün bana, yarın sana, bu hiç unutulmamalı.
Hocalar gençlerin önünü kesiyorLAR
Amerika'da şu anda aktif olarak transplantasyon yapan en yaşlı cerrah benim, 61 yaşındayım. Transplant gerçekten zor, stresli olduğu için kesinlikle genç işidir. Buradan Türkiye'ye yetişmiş çok arkadaşlar gönderiyoruz ama, kendi anavatanlarında hemen hiçbiri bu ameliyatları yapamıyor. Siz bir kürsünün başındasınız, bu yere gelebilmek için 30 sene kalmışsınız. Genç bir doktor bu işi öğrenip geliyor; ‘‘Hocam transplantasyon yapayım’’ diyor. Dur kardeşim, sen halt etme yani, burada 30 senelik adam varken sen bu işi nasıl yaparsın? O zaman genç hekim ‘‘Hocam siz yapın, bizi de yanınıza alın’’ diyor. Yapamaz, çünkü bu konuda eğitimi yok. Biraz daha dur, dur diye diye seneler geçiyor. Bu iş, sen ben işi değil, memleketin işi. Hocalar lütfen gençlerin önünü kesmesin, onlara yardım etsin.
GS maçına göre ameliyat ayarı
Galatasaray'ın aile boyu hastasıyız. Ameliyatlarımı mümkün olduğunca Galatasaray maçlarının naklen yayınına göre ayarlamaya çalışırım. Hiç olmazsa iki ameliyat arasında yanımda staj yapan Türk cerrahlarıyla bir koşu bizim eve gidip maça göz atıyoruz. Maçları seyrederken coşup Cimbombom diye bağırırım.
Ben Merve gibi değilim, Bakanlar Kurulu'na 1990'da müracaat edip çifte vatandaşlık iznimi aldım.
Burdur'da 11 yaşındayken apseli dişimi bir berber çekmişti, o günden beri diş hekimlerinden korkarım. Koltuğa ne zaman otursam kalbim pır pır atar.
Karaciğer bozulmadan hastalığı anlaşılmaz
Sararmadığınız, kanamadığınız sürece, vücudunuzda şişlikler olmadığı, komaya girmediğiniz sürece benim sizin karaciğer hastalığınızı anlamama imkan yok. Karaciğer o derece gelişmiş bir organ ki, yüzde 80'i bozulmadan hastalık arazları çıkmaz ortaya. Yüzde 80'i bozulsa bile geride kalan kısmı hayatınızı normal şekilde idame ettirebilir. Onun için karaciğer hastalığının belirtileri bakarak ortaya çıkarmak imkansızdır. Karaciğer fonksiyonları yaptırdığınız zaman bunları anlayabiliriz ama, yine de kan tahlilleri hiçbir şey göstermeyebilir.
En uzun ameliyatım aralıksız 39 saat sürdü
En uzun ameliyatım aralıksız 39 saat sürdü, tam 700 şişe kan kullandım. Wisconsin'de kalmadı, özel uçakla Chicago'dan kan getirdik. Hasta su kayağı yaparken böğrüne motor çarpmış, karaciğeri parçalanmış, karnını göğsünü açmışlar. Ameliyata aldıktan 7 saat sonra bile karnını açıp karaciğerini göremedim, her şey birbirine yapışmış. 24 saat sonra o karaciğeri çıkartıp yenisini taktık. Yüzde sıfır yaşama şansı olan birisini ameliyat ediyorsunuz, 9 gün sonra evine gidiyor. Peter şimdi yine kayak yapıyor, tamamen normal bir insan.
HASTANIN POPOSUNU BİLE TEMİZLERİM
Hastam için yapmayacağım hiçbir şey yoktur. Poposunu temizlemek gerekirse kesinlikle temizlerim, bebek hastaların bezlerini kendim değiştiririm.
Dünyada en büyük zevkim ameliyat yapmak. Bazen gece uyanıp ‘‘Bir an önce sabah olsa da hastaneye gitsem’’ diye düşünürüm.
Dünyada 1000'in üstünde karaciğer transplantasyonu yapan 10 kişiden biri benim. Her ameliyat bir gece olsa 1000 gece eder, yani 3 yıl. Demek ki hayatımın 3 yılı ameliyathanede geçmiş, kan ve ter içinde. Her ameliyat 10 saatten toplam 10 bin saat eder, dile kolay.
Karaciğerin baş düşmanı alkol
Karaciğere en zararlı maddelerden başında alkol geliyor. Kırmızı şarabın koroner damar hastalıklarını koruyucu etkisi olduğu söyleniyor ama, Fransa'da siroz çok fazla görülüyor. Hepatit zemini üzerinde içki içilirse siroz gelişme ihtimali çok daha fazla.
Cerrahi sadece ameliyat etmek değil, sonraki tedavi de önemli. Başında olmazsanız hastayı tedavi edemezsiniz. Onun için Amerika'ya yerleştiğimden buyana Türkiye'de hiçbir ameliyat yapmadım.
Hastanın karaciğerinde tümör varsa yüzde 75'ni alabilirim, kalan tarafı normalse bir şey olamamış gibi hayatına devam eder.
Sarılık olanlara eskiden yağlı, kızartma yemekler yasaklanırdı. Biz ise hastayı normal düzende besliyoruz, çünkü karaciğerin de kaloriye ihtiyacı var.
Karaciğer diyaliz makinesi yapılmaya çalışılıyor ama, henüz sonuç alınmış değil. Şu anda karaciğerin yerini tutacak hiçbir şey yok.
Eskiden başta ciğer olmak üzere bütün sakatatları yerdim, şimdi yemiyorum. Yazın Çeşme Dalyan'da soğanlı ciğer tava getirdiler, rakıyla iyi gitti doğrusu.
İpek Türk halılarından çok hoşlanıyorum. Kendim devamlı düğüm attığım için dökülen göznurunu çok iyi anlıyorum.
Reankarnasyona inanmıyorum, ölünce bir yere gidiyoruz da tekrar geldiğimize inanmıyorum.