MGK en rahat konuşulan platform

İstinye'deki Polis Moral Eğitim Merkezi'nin deniz kenarındaki mütevazı çay bahçesinde Abdülkadir Aksu'yla Diyarbakır'da kahvaltı niyetine yediğimiz ciğer kebabını konuşurken şeytan dürttü.

Bunca yıllık tanıdığın olsa bile koca İçişleri Bakanı'na küt diye ‘‘Gerici misiniz, Fethullahçı mısınız?’’ diye sorulur mu?.. Önümde koskoca Marmara, arkamda ise ordu kadar polis, maazallah bakan bey kaşını çatsa ayıkla pirincin taşını. Neyse ki Abdülkadir ağa, telefon numarasıyla berberi gibi gülüşünü ve kahkahasını da değiştirmemiş, paçayı kurtardık: ‘‘Ben hiçbir şey değilim, ben zaman ve şartlar müsait oldukça inançlarını yaşama gayreti içinde olan yalın bir Türk vatandaşıyım.

Ben her geldiğim makamın hakkını vermeye çalıştım, doğru neyse onu yapmaya gayret ettim. Kaymakamlığımda, valiliğimde, emniyet müdürlüğümde kapım hep açık olmuştur, şimdi di öyle.’’

Abdülkadir Aksu aynen bunları söyledi, ben sayın bakanın yalancısıyım. Eğer bu sözlerinin aksine bir davranışını görürseniz hiç çekinmeden kendisini günün 24 saati cep telefonundan arayabilirsiniz. Diyarbakırlı Aksular'ın oğlu, Göksular'ın damadı Abdülkadir ağa, bildiğiniz bakanlardan değildir. İnanmıyor musunuz, işte cep telefonunun numarasını: (0532) 423 95 76. Not: Numarayı benden aldığınızı sakın söylemeyin.

Türk Silahlı Kuvvetleri’yle bir gerginlik istemiyoruz

Şu son ‘‘Mürteci polis amirlerini terfi ettirme’’ ya da ‘‘kadrolaşma’’ ya da ‘‘TSK ile limonilik’’ haberlerine ne demeli?

- Emniyetteki değerlendirmeleri genel müdür başkanlığındaki çok geniş bir kurul yapar. Önce sicil dosyaları incelenir, ondan sonra kurul tek tek o kişiler hakkındaki kanaatini belirtir. Ardından da boş kadrolara göre terfi edecek olanları tespit edilir. Gönül rahatlığıyla şunu diyorum, sicilinde en ufak bir pürüz olan, hakkında bir soruşturma açılan, soruşturması tamamlanıp ceza almış olan veya halen soruşturması devam eden hiçbir personel terfi ettirilmemiştir. Bakıyorsun adamın sicili tertemiz, girdiği bütün değerlendirmelerde çok iyi not almış ama, sırf mücerret laflarla şucu bucu denmiş. Bunların bazısı benden evvelki dönemde Danıştay'dan karar alıp gelmiş. Bu arkadaşlar kimlerdir bilmem, dosyalara bakmadım.

Yener bey, hele emniyette katiyetle kadrolaşma olamaz. Göreve geldiğimden şu ana kadar sadece Emniyet Genel Müdürü'nü değiştirdim, kadrolaşma bunun neresinde? Zaten kendisi vali olmayı istiyordu, ben de onu Adana Valisi yaptım. Onun yerine de herkesin yakından tanıdığı değerli bölge valisini atadım. Bazıları bizim yaptığımız her işin altında bir şeyler arama alışkanlığından kurtulamadı. Ben de bürokrasiden geldim, bizim bürokratlar rahat durmaz. Her iktidar değişikliğinde kendilerini bir yerlere getirebilmek için ötekilere atıp tutarlar. Valiler kararnamesi bakanlıkta hazırlanırken, bir hareketlilik başlar, birbirlerine çamur atarlar. Adam kafaya koymuş, şu bakanlığa müsteşar olmam, şuraya genel müdür olmam lazım diye, o halde görevdekileri karalayacak. Kendi gelmeyince kimi getirirseniz getirin tu kaka deniliyor.

Gerginlik konusuna gelince, biz değil TSK ile, kimseyle gerginlik olsun istemiyoruz, aslını ararsan gerginlik de yok. Genç subaylar konusunu Sayın Genelkurmay Başkanı, bizzat hem de çok sert bir şekilde yalanladı. Onlarla Milli Güvenlik Kurulu'nda beraberiz, bugüne kadar her konuda çok uyumlu çalıştık. Elbette her üye kendi fikrini söylüyor ama, MGK en rahat konuşulan bir platformdur. Burada alınan kararlar, yayınlanan bildiriler hep tek noktada fikir birliği ile çıktı, Amerika konusundan Irak, Kıbrıs meselelerine kadar.

Emine’yi benden çok severler

Abdülkadir beyle tam tavlaya oturmuştuk ki, eşi Emine Hanım geliniyle beraber Semra Özal'a yaptığı ziyaretten döndü...

- Emine'yle 35 yıllık evliyiz, 15 Eylül 1968'de evlendik. Nerede, hangi görevde olursam, Emine'yi benden çok severler. Hakikaten benim hanım çok cana yakın, insancıl biridir, dedikodudan nefret eder. Benim örtünme konusunda ne aileme, ne başkalarına en küçük bir baskım olmadı. Kızımın da, gelinimin de başları açık, benim böyle bir sorunum yok. Emine 1993'te hacca gittikten sonra dedi ki ‘‘Ben kapanacağım’’; ben de ‘‘Sen bilirsin’’ dedim.

Benim Emine, başörtüsünü annemden gördüğü gibi bağlar, kendine has bir şey. Benim hanım valilik zamanımda bile kokteyl gibi oturulmayan davetlere gitmeyi sevmez, çünkü ayakta duramıyor. Hem diyabeti, hem de yüksek tansiyonu var, birkaç hafta önce de menüsküs ameliyatı geçirdi. Bizim Murat adlı bir oğlumuz ile Aysu adlı bir kızımız var. Murat'ın Merve ve Mina adlı iki kızı var, Ankara'da oturan kızım Aysu'nun çocuğunun adı ise Sare.

Diskoya da giderim gazinoya da

HİÇ SİLAH TAŞIMAM

AKP hükümetinin bir bakanı değil diskoya, içkili gazinoya gitmek, kapısından bile geçmez herhalde..... mi acaba?

- Hoppala, neden gitmeyecekmişim, pekala giderim. Hayatımda ağzıma içki koymadım, ama içen arkadaşlarımın sofrasında suyla sabaha kadar onlarla otururum. Mülkiye'deyken oda arkadaşım Osman Yılmaz çok içerdi, içki şişelerini de üzerine tarih atıp pencere kenarına dizerdi. Üzerine de ‘‘Sakın dokunma boş şişelerime, hepsinin içinde anılarım var’’ diye yazmıştı. Kulakları çınlasın, para bitince de o şişeleri satardı. Herkesin kararı kendine, bak burada da içki serbest, isteyen içsin.

Bodrum'a her gittiğimde muhakkak Halikarnas Disko'ya uğrarım. Sahibi Süleyman Demir de bizim mahallenin çocuğudur. Süleyman çok güzel yenilikler getirdi, o getirinceye kadar Türkiye'de kimse lazeri bilmiyordu. Dans etmesini pek beceremiyorum ama, çok iyi bir müzik dinleyicisiyim. Halk müziğinde İbrahim Tatlıses, İzzet Yıldızhan ve Mahzun Kırmızıgül'ü birbirinden ayırmam, hepsi de güzel söyler.

Emniyet müdürüyken yanımdan Smith-Wesson'umu hiç ayırmazdım, şimdi silah taşımıyorum. Bir arkadaşım bana çelik yelek hediye etmişti, şimdi nerede olduğunu da bilmiyorum, hiç giymedim.

Lisedeyken çok güzel yağlıboya resimler yapardım. Yaptığım bütün tabloları lise sonda açılan bir sergiye götürdüm. Sergi kapandıktan sonra benim resimler geri gelmedi. Çok güzeldi, mesela Diyarbakır surları tablosunu yapmak için günlerce Mardin Kapı'da çalıştım.

Diyarbakırlıdan balıkçı bu kadar olur

İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İstinye'deki Polis Moral Eğitim Merkezi'nde çay içip balık tutarak dinlenmekten hoşlanıyor. Röportaj sırasında kamış oltayı denize sallayıp ‘‘Diyarbakırlıdan balıkçı bu kadar olur’’ dedi, ama kısa süre sonra 5 istavriti çekiverdi.

YARIN: KEÇECİLER VE BEDÜK TAVLADA ÇOK İYİ ZAR TUTARLAR
Yazarın Tüm Yazıları